16 Aralık’tan herkese merhaba!
Manşetler:
🗞️ Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ABD’ye yaptırım tepkisi
🗞️ YouTube’un Türkiye ofisi
🗞️ İstanbul’daki Suriyeli Eşcinsel erkekler
İyi akşamlar!
TÜRKİYE’DEN GELİŞMELER
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, S-400 füze sistemi satın almasına yönelik ABD’nin yaptırım kararına tepki gösterdi.
- Ne dedi? “2017’den beri CAATSA konusunda Türkiye’den başka hiçbir ülkeye bu yaptırım uygulanmamıştır. İlk kez, bir NATO üyesi olan ülkemize uygulanmaktadır. Bu nasıl ittifaktır, bu nasıl müttefiktir? Bu karar ülkemizin egemenlik haklarına aleni bir saldırıdır” dedi.
- Ayrıca: Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin bu hamleyle Türkiye’nin savunma sanayisinin önünü keserek Türkiye’yi muhtaç hale getirmeyi amaçladığını söyledi.
ABD merkezli teknoloji devi Alphabet bünyesinde faaliyet gösteren YouTube, Türkiye’de temsilcilik açacak.
- Ne olmuştu? Ankara’nın resmi bir temsilci bulundurma şartını tanınan sürede yerine getirmeyen Facebook, Twitter, YouTube, TikTok ve Instagram’a önce 10’ar milyon lira, daha sonra da 30’ar milyon lira ceza kesilmişti.
Financial Times, yılın kişisi olarak Covid-19 aşısını bulan BioNTech’in kurucuları Dr. Özlem Türeci ve Prof. Dr. Uğur Şahin’i seçti.
- Ayrıca: BioNTech, Çin merkezli partneri Fosun Pharma’ya 100 milyon doz aşı satacak. Bu gelişme, ilk kez yabancı bir şirketin Çin anakarasında aşı satması anlamını taşıyor.
DÜNYADAN GELİŞMELER
Dünyanın en zengin 18’inci insanı MacKenzie Scott, geçtiğimiz dört ayda gıda bankalarına ve acil yardım fonlarına 4 milyar doları aşkın bağış yaptı.
- Ne olmuştu? Dünyanın en zengin insanı Jeff Bezos’un da eski eşi olan Scott, bu yıl servetinde 37,1 milyar dolarlık bir artış gördü…
Trump yönetimi altında aksiyon alan ABD Hazine Bakanlığı, İsviçre ve Vietnam’ı kur manipülatörü ilan etti. Kur manipülatörü olarak etiketlenmenin bir ceza getirmediğini belirtelim. Ancak ikili ticari ilişkiler konusunda gerginlik artırabilir…
- Ayrıca: Bakanlığın açıkladığı raporda Çin, Kore, Tayvan, Tayland ve Hindistan, izleme listesinde bulunuyor.
- Nedir? ABD Hazinesi’nin bir ülkeyi kur manipülatörü olarak tanımlaması üç ana kritere bakıyor: İlgili ülkenin ABD ile ciddi bir ticaret fazlası var mı, cari fazla o ülkenin GSYH’sinin %2’sinden fazla mı ve tabii tek taraflı kur müdahalesine ilişkin kanıtlar var mı?
Dünyanın en popüler kripto para birimi Bitcoin, bu yıl değerini üç kat civarında artırarak 20 bin doları aştı ve çıtayı tüm zamanların en yüksek seviyesine koydu.
HİKÂYE
Çifte külfetli: İstanbul’daki Suriyeli eşcinsel erkekler
Kerem Renda
“Türkiye’ye geldim, çünkü İstanbul’u ziyaret etmek çocukluk hayalimdi. Google’dan sürekli İstanbul’un fotoğraflarına bakıyor ve hayaller kuruyordum. Tabii, o zamanlar İstanbul’a bu şartlar altında geleceğimi düşünmüyordum.”
Sami; 23 yaşında, Suriyeli, eşcinsel bir erkek. Yüksek lisans tezim için 2017’de onunla tanıştığımda henüz 20 yaşındaydı. Yeni açılmıştı ve oldukça utangaçtı. İstanbul’a geleli henüz bir yıl olmuştu ve Sami, yeni şehrini keşfederken cinsel kimliğiyle barışmış, cinselliğini de beraberinde keşfediyordu. Suriye’de 2011’de barışçıl eylemler olarak başlayıp hızla bir iç savaşa dönüşen ve nihayetinde pek çok devletin doğrudan ya da dolaylı olarak dahil olduğu bir yıkım ortamından kaçıp İstanbul’u tercih etmişti. İstanbul Sami’nin çocukluk hayaliydi, ancak bu şehir hem Sami hem de diğer pek çok Suriyeli eşcinsel sığınmacı için çocukluk hayali olmanın ötesinde bir özgürlük vadediyordu…
“Olayların başından beri İstanbul’a gelmek istiyordum. İstanbul’da daha çok seçeneğim olacağını hissediyordum. Özgürlük gibi… Suriye’deyken Türkiye’yi, İstanbul’u düşündüğümde aklıma özgürlük kavramı geliyordu. Ayrıca İstanbul bana yeni bir çevre, yeni bir alan sağlıyordu ve bu çevrede eşcinsel bir erkek olarak daha çok fırsatım olabilirdi. Suriye’de bu fırsatlara sahip değildim.”
Nadir; 30 yaşında, Suriyeli, eşcinsel bir erkek. Sami’nin aksine Nadir cinsel kimliğini henüz Suriye’de iken içinde yaşadığı sancılı çatışmalar sonucu kabullenmişti. Bu anlamda Nadir, eşcinsel bir erkek olarak doğduğu ve yetiştiği şehir olan Humus’un ona sunduğu/sunabildiği imkânları biliyor ve daha özgür bir yaşam için hayaller kuruyordu. Türkiye’nin gösterişli ve albenili şehri İstanbul da tüm zarafetiyle bu hayalleri gerçek kılma davetini iletiyordu Sami ve Nadir’e.
İstanbul, vitrinden görünen kozmopolit yapısı, vadettiği yaşam şartları ve özgürlükçü görünümüyle sadece Sami ve Nadir gibi eşcinsel sığınmacıların değil, aynı zamanda Türkiye’nin küçük şehirlerinde yaşayan eşcinsellerin de hayali. Ancak şehirde yıllarca barışçıl bir şekilde gerçekleşen geleneksel Onur Yürüyüşleri 2015 yılından beri “milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması, olası şiddet ve terör olaylarının önüne geçebilmek” iddiasıyla yasaklanıyor. Birtakım medya kuruluşları düzenli bir şekilde LGBTİQ+’lara karşı nefret söylemi içeren sayısız haberler yayımlarken özellikle transseksüellerin hedefte olduğu nefret cinayeti haberleriyle sıklıkla karşılaşıyoruz.
Peki, İstanbul’da Suriyeli ve eşcinsel kimlikleriyle iki kere ötekileşen insanlar hayalini kurdukları özgürlüğe ulaşabiliyorlar mı?
“Bir anlığına Türkiye’de yaşayabileceğimi düşündüm. En azından her kimsem ve neysem o olabilirim diye düşündüm. Ama hayır! Bu ülke de benim ben olmama izin vermiyor. Beni bir düşün! Suriyeli bir eşcinsel. Türkiye’de hiç şansım yok.”
29 yaşındaki Omar bu sözleri bana söylediğinde takvimler 2015’i gösteriyordu. İzin verilmeyen o Onur Yürüyüşü günü sığındığımız bir kafede karşılaşmıştık. Birkaç ay içinde Omar, Avrupa’ya mülteci olarak yerleştirilme başvurusunda bulundu ve Hollanda’ya yerleşmesi kabul edildi. Şu an Hollanda’da yaşıyor. Sadece Onur Yürüyüşü’nün yasaklanması ve hayal edilen özgürlüğün elde edilememesi değil, artan nefret söylemleri ve nefret cinayetleri de Suriyeli eşcinsel sığınmacıların hayallerini başka ülkelerde gerçekleştirmek için harekete geçmelerine sebep oldu. 2017 yılında Suriyeli eşcinsel bir erkeğin Yenikapı sahilinde başı kesilmiş bir şekilde bulunması sadece İstanbul’da değil, ülkenin çeşitli yerlerinde yaşayan pek çok Suriyeli eşcinsel erkek ve transseksüelin Türkiye’deki Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne başvurup bir an önce başka bir ülkeye gitmesi için talihsiz bir itici güç oldu. Omar, Sami ve Nadir de bu kişiler arasında. Sami şu an Fransa’da yaşıyor ve yarım bıraktığı üniversite eğitimine devam ediyor. Nadir ise İsveç’te, mültecilerin yeni geldikleri ülkeye adapte olma süreçlerini koordine eden bir sivil toplum kuruluşunda çalışıyor.
Pek çok kişide Avrupa ya da Kuzey Amerika’da yeni bir ülkeye mülteci olarak yerleşip daha bir hayat kurma arzusu baskın olsa da Türkiye’de kalıp Suriyeli LGBTİQ+ topluluğunun savunuculuğunu yapmak için çabalayanlar da azımsanmayacak kadar çok. Bu anlamda Türkiye’de LGBTİQ+ hakları için savunuculuk yapan sivil toplum kuruluşları, Suriyeli eşcinsellerin örgütlenmeleri ve kendi toplulukları için önemli girişimlerde bulunmaları için bir alan sunması açısından kritik bir yerde konumlanıyor. Ayrıca birçok Suriyeli LGBTİQ+ kimliğe sahip kişi dijital sosyal ağlar aracılığıyla bir araya gelip problemlerini tartışıp çözümler üretebiliyor ve ihtiyaç duydukları güvenli alanları kendileri için yaratabiliyorlar.
Tüm bunlar göz önüne alındığında Suriyeli eşcinsel erkeklerin toplumda ağırlıklı olarak yansıtıldığı üzere edilgen, mağdur bireyler olarak düşünülmesi yanlış olacaktır. Aksine, gitme ya da kalma kararı alıp kendi geleceklerini planlayan, problemleri üzerine topluluk içinde tartışıp çözümler üreten ve bu çözümleri gerçekleştirmek için adımlar atan, kendi hayatları ve toplum içinde yadsınamayacak kadar etkili kişiler oldukları görülmelidir. Zaten bu etki ve olumlu getirileri homofobi, transfobi ve zenofobinin alt edileceğine dair olan umutları yeşertiyor.
ÖNERİLER
SPONSORUMUZ: İlhamını mutluluk ve özgürlükten alan Mu Studio, üretmekten aldığı hazzı sizlerle paylaştıkça çoğaltmayı hedefliyor. Mu Studio’nun rengârenk kolye ve aksesuarları için markanın Instagram hesabına göz atabilirsiniz.