Geçtiğimiz hafta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in tarihî canlı yayını sonrası Rusya, Ukrayna’nın doğusunda 2014’ten beri özerkliklerini ilan eden iki bölgenin, Donetsk ve Lugansk’ın, bu iddialarını tanıdı. Peki tüm dünyayı çok yakından ilgilendiren bu kriz, Türkiye ve Çin özelinde ne anlama geliyor?
Türkiye
Kamuoyunda da yer bulduğu üzere, Türkiye, son yıllarda Ukrayna’nın önemli bir partneri ve müttefiki. Türkiye ile insansız hava araçları ticaretini oldukça ilerleten ve yine bu araçların bazı parçalarının üretiminin bir kısmını da üstlenmesi beklenen Ukrayna’nın, Türkiye ile aynı zamanda turizm ve gıda ticareti üzerine sıkı ticari ilişkiler kurmaya devam ettiği de biliniyor. Dolayısıyla Ukrayna, Türkiye’nin pek de vazgeçebileceği bir müttefiki gibi görünmüyor.
Fakat Türkiye’nin Karadeniz komşusu Rusya ile de önemli ticari ilişkileri bulunmakta. Doğal gazının çok önemli bir bölümünü Rusya’dan karşılayan Türkiye, tarım ürünleri ticareti ve turist hareketleri gibi önemli ekonomik alanlarda da Rusya ile ilişki içerisinde. Uzmanlar bu durumu karşılıklı değerlendirmede fayda olduğunun altını çiziyor, zira doğal gaz ticaretinde veya diğer tüm alanlarda bir taraf satın alırken bir taraf da bundan önemli gelirler elde ediyor: Rusya’nın Türkiye’ye sattığı doğal gaz üzerindnen oldukça önemli miktarlarda gelir elde ettiği biliniyor.
Ukrayna, Türkiye ve Rusya arasındaki çıkmazın aşikâr olduğu liderler tarafından da onaylandı denilebilir. Rus kanadı Ukrayna sorununun Türkiye-Rusya ilişkilerinin gelişmesine mani olmayacağını açıklarken, Erdoğan ise Ukrayna’ya destek vermeye devam ederek Rusya’nın Donbas’ın bağımsızlığını tanımasını kınadı ve Türkiye’nin iki ülkeden de vazgeçmeyeceğini belirterek barışçıl çözüm çağrısında bulundu.
Çin
Çin için Ukrayna’nın önemli ekonomik anlamları bulunuyor. Aşağıdaki harita incelendiğinde Çin’in deniz ve kara yolları üzerinden kurmaya başladığı ticaret hatları görülebilir. Ukrayna, kırmızı ile gösterilen kara ve demir yolu hatlarının merkez üslerinden biri olmasa da Türkiye ve Rusya, Polonya arasından geçmesi planlanan ve Balkanların büyük bir kısmına ulaşacak hattın tam ortasında. Bu sebeple Çin’den hem altyapı yatırımları hem de bireysel yatırım alan Ukrayna’nın politik bir kaosa sürüklenmesinin Çin’in aleyhine olacağından bahsedilebilir.
Ukrayna krizini ve Rusya’nın bu kriz için ortaya koyduğu tarihsel ve ulusal güvenlik merkezli söylemlerini geçtiğimiz aylarda gerçekleşen Kazakistan krizi ile beraber okumakta da fayda olacaktır. Neredeyse bir hafta boyunca belirsizlik ve şiddet eylemleri ile sarsılan Kazakistan’da durum Rus ordusunun devreye girmesiyle sakinleşmişti. Bu hafta ise Rus ordusu, bir başka post-Sovyet ülkesi olan Ukrayna’ya girdi. 14 sene önce de aynı ordu Gürcistan’a girmişti. Rusya’nın Belarus ve Ermenistan’da sahip olduğu “soft-power” son yıllarda kuvvetini artırıyor.
Yani Rusya, post-Sovyet ülkeleri ile giderek Çin’in kurduklarından daha farklı bir ilişki kurmaya devam ediyor.
Çin’in modern dış politika stratejisinin çoğunlukla askerî müdahaleler içermediği ve ekonomik ajandaları kapsadığı biliniyor. Uzmanlar, Asya eksenindeki post-Sovyet ülkelerinde yaşanan bu gelişmelerin Çin’in politikaları ile büyük ölçüde çakıştığını ve Çin’in bu durumdan çok da memnun olmadığını dile getiriyor. Çin, kriz bu noktaya gelmeden önce yürürlükteki uluslararası anlaşmalara uyulması konusunda dileğini de paylaşmıştı.
Donbas bölgesinde yaşananlar bu iki ülkenin arasını bozmaya yetmeyecek olsa da iki ülkenin dış politika konusunda farklı eksenlerde olduğu kesin.