Lyft tıpkı Uber gibi ulaşım sağlayan bir paylaşım ekonomisi uygulaması. Dünya çapında bilinirliği Uber’den sonra geldiği için bilinirliği nispeten düşük seviyede kalan Lyft, son zamanlarda kendisine daha çok yer bulmaya başladı. Peki Lyft gerçekten nasıl ortaya çıktı?
Logan Green tarafından 2007 yılında kurulan ‘’Zimride’’ üniversite kampüslerinde uzun mesafeli yolculuk paylaşımını sağlayan bir platformdu. Green geliştirdiği projeyi Facebook’tan duyurduğu yıllarda Lehman Brother’ta analist olarak çalışan John Zimmer, araç paylaşımına olan tutkusunun da etkisiyle Green’le iletişime geçti. Bir araya gelen ikili, ilerleyen yıllarda Zimride’ın bir faaliyet kolu olarak kısa mesafeli araç paylaşım sistemi Lyft’i hayata geçirdi. Etkili bir farkındalık ve pazarlama yöntemi olarak Lyft araçlarına pembe renkli ve çok tüylü bıyıkları yerleştiren şirket, 2012 yılında kısa sürede etkin olduğu San Francisco bölgesinde bilinir hale geldi. Bu Lyft’in gerçek doğumuna işaret ediyordu.
2013 yılına gelindiğinde Lyft’in ortaya koyduğu başarıyla finansal ve marka anlamında güçlenen Zimride, 15 milyon dolarlık B serisi fonlamasını tamamladı. Bu yatırımla beraber sıradaki durak olan Los Angeles’ta aktif hale geldiler. Başlangıç noktası olan Zimride’ın sahip olduğu iş modelini araba kiralama şirketi Enterprise’a satan girişim, tamamen Lyft’e odaklanmaya karar verdi. İki yıl içerisinde 530 milyon dolar değerinde yatırım toplayan girişim 60 şehirde faaliyet göstermeye başlarken Silikon Vadisi’ne de adımını atmaya başardı. Bu süreçte Uber’la kızışan rekabetinde ABD dışındaki marketlerde de iş birlikleri yapmaya başlayan Lyft’e en büyük destek başka bir ABD merkezli şirket olan General Motors’dan geldi. General Motors o zamana kadar yaptığı en büyük şirket yatırımını 500 milyon dolar ile Lyft’e araç paylaşımı ve otonom araçların inovasyonu kapsamında yaptı. 2017 yılına gelindiğinde Uber’la olan rekabetinde geride kalan girişim, sene içerisinde 100 yeni bölgeye açılmaya karar verdi; bu plana göre sene sonunda Lyft 300 şehirde aktifliğe ulaşırken Uber 560 şehirde operasyonlarına devam ediyordu. Yine aynı yıl içerisinde birçok yeniliğe imza atarak Uber’e yaklaşmaya çalışan Lyft; sürücüsüz araba üzerine çalışmaya başladıklarını açıkladı ve ABD dışındaki ilk operasyonunu Kanada’nın en büyük şehri Toronto’da başlattı. Uber’le rekabet içerisinde olan girişim, rakibinin yaşadığı sürücü kaynaklı taciz davalarından nasibini alarak benzeri kaderi yaşarken, bu süreçte rekabeti farklı kanallarda sürdürmek adına yüksek sayıda kullanıma sahip olan bir bisiklet girişimi ve bir scooter girişimini satın aldı.
2019 yılına gelindiğinde 1 milyar sürüş kaydına ulaşarak marketteki yedinci senesinde başarısını kanıtlayan Lyft, her hızlı büyüyen girişimin kapital artırma yolu olan halka arza hazırlanmaya başladı. 23 milyar değerleme ve 72 dolar hisse bedeliyle halka arz eden şirket, ilk gününde %8.7 oranındadeğerlendi. Son olarak California’daki paylaşımlı araç sistemini etkileyen madde 22’nin de çözüme kavuşmasıyla rahatlayan girişim, buna rağmen salgının yolculukları %50 oranında düşürmesini takip eden süreçte yine rakibinin peşinden giderek yemek servisi hizmetlerini ön plana çıkaracaklarını açıkladı. Tek başına ele alındığında benzersiz bir başarı hikayesi olarak görülebilecek olan Lyft’in sektör lideri Uber’ın gölgesinden faaliyete geçtiği 2012 yılından beri tam olarak çıkamaması hayal kırıklığı gibi dursa da verdiği önemli bir mesaj var; herhangi bir market çok sayıda kullanıcıyı barındırabilir ve sektörün lideri çok önde olsa dahi her zaman büyük başarılara yer vardır.