Novus Teknoloji’den herkese merhaba!
Yeni yıla gireli bugün 20 gün oluyor, dünya hakikaten geçmişe nazaran daha hızlı dönüyor gibi. Bugün 3 ilginç konuyu, 3 ayrı uzmandan okuyacak, aynı zamanda geçtiğimiz hafta yaşanan önemli gelişmelerden bahsedeceğiz. WhatsApp veya iPhone kullanıcısıysanız gelişmelere göz atmayı unutmayın!
Haftanın başlıkları:
💉 BioNTech’ten yeni sürpriz: Multipl Skleroz “Aşısı”!
📞 Yeni nesil müşteri hizmetleri: Chatbotlar
🖼 Yapay zekâ ve sanat: Salvador Wall-e?
⏳ WhatsApp, malum sözleşmeyi erteliyor
TEKNOSAĞLIK
BioNTech’den yeni sürpriz: MS “Aşısı”
İpek Simay Gökulu
Multipl Skleroz (MS) hastalığının gerçek sebebini biliyor musunuz? Eğer cevabınız hayır ise büyük ölçüde doğru cevabı verdiniz…
MS, bağışıklık sisteminin beyin ve omurilik üzerinde bulunan sinir hücrelerini kaplayan “myelin kılıf” isimli koruyucu yağ dokuya saldırmasına neden olan bir hastalıktır. Myelin kılıfın zarar gördüğü bölgeler ise MS “lezyonu” olarak adlandırılır. Bağışıklık sistemi kendi hücrelerine saldırıda bulunduğu için de MS otoimmün hastalık kategorisine girer. Fakat, vücudun kendi sinir hücrelerine yaptığı bu saldırının sebebi olarak birkaç oto-antijen belirlense de MS hastalarında vücudun bu molekülleri neden tehdit olarak algıladığı yıllardır tam olarak çözülememiştir. Bununla birlikte, genellikle kas uyuşukluğu ve güçsüzlüğü gibi hastalık semptomları hastalık tipine bağlı olarak bazı hastalarda yalnızca bir veya birkaç atak halinde görülüp hayat kalitesinde önemli bir düşüşe sebep olmazken bazı hastalarda agresif şekilde ilerleyen lezyonların beraberinde getirdiği sık ataklar şeklinde görülüp kalıcı hasara sebep olabilir.
Bir MS tedavisi mevcut muydu?
Piyasada MS tedavisi olarak onaylanmış pek çok enjeksiyon veya ağız yolu ile alınan ilaç bulunuyor ve bu ilaçlar hastalığı tamamen ortadan kaldırmasa da hastaların büyük bir kısmında atakların arasını önemli derecede açmayı ve hayat kalitesini yükseltmeyi başarıyor. Fakat, bu tedavilerin çoğu interferon ya da steroid gibi bağışıklık sistemini baskılayıcı içeriklere sahip. Yani mevcut ilaçların çoğu vücuttaki bazı sinyallerinin iletimini engelleyip hastaların bağışıklık sisteminin baskılanmasına neden olarak myelin kılıfların korunmasını sağlarken, aslında hastaları vücuda girebilecek diğer antijenlere karşı daha savunmasız hale getiriyor.
BioNTech’in geliştirdiği ve geçen hafta hayvan deneyleri sonuçlarını yayınladığı “aşı”nın farkı ne?BioNTech ’in MS aşısı COVID-19 aşısında kullanılan mRNA sisteminin aynısını kullanarak vücuda bağışıklık sistemi atağını başlatan oto-antijenleri kodlayan mRNA parçalarını veriyor ve vücutta bu antijenlerin salgılanmasını tetikleyerek bir bağışıklık sistemi tepkisi yaratıyor. Böylece myelin kılıfa saldıran bağışıklık sistemi hücrelerinin bu antijenleri “tanımasını” sağlıyor ve vücudun bu moleküller salgılandığında sinir hücrelerine saldırmasını önlüyor. Kullandığı mRNA teknolojisinden dolayı “aşı” denilse de aslında bunun bir “aşı” değil, MS hastalığı tedavisi olduğunu unutmamak gerek. İşin en güzel tarafı ise dışarıdan interferon veya steroid gibi sentetik bir madde verilmediği için bu tedavide hastaların bağışıklık sisteminin baskılanmıyor ve diğer hastalıklara karşı savunmasız kalmıyor oluşları. Tabii henüz bu sonuçların kesinleşmesi için çok erken çünkü elimizde insan deneyleri hakkında yayınlanmış bir rapor yok. Fakat yine de tüm bu özelliklerin hayvan deneylerinde kanıtlanmış olması MS hastalığı tedavisi için ufukta çok aydınlık bir geleceğin olduğunun habercisi gibi görünüyor.
İŞ DÜNYASI
Yeni Nesil Müşteri Hizmetleri: Chatbotlar
Çağla Bayrak
Bugünlerde televizyonlarda birçok kurumun chatbotlarını tanıtan ya da müşterilerini chatbot aracılığıyla işlemlerini yapmaya teşvik ettiği reklamlarıyla karşılaşmanız çok olası. E-ticaret, telekomünikasyon, bankacılık, lojistik sektörleri bunlardan sadece birkaçı. Peki chatbotlar neden popüler oldu? Bunu detaylı olarak inceleyeceğiz ama öncesinde gelin chatbot nedir ve günümüze gelene kadar bu alanda ne gibi ürünler vardı bir inceleyelim.
Nedir bu chatbot?
Chatbotlar, ihtiyaçlarınızı yazılı ya da sözlü olarak iletebileceğiniz ve anlık olarak yanıt alabileceğiniz yazılımlardır. Chatbotlar aracılığıyla bankanızdan harcama geçmişinizi öğrenebileceğiniz gibi bir yemek sitesinden döner siparişi de oluşturabilirsiniz. Bir bakıma yeni nesil müşteri hizmetleri de diyebiliriz. Bu robotlardan WhatsApp gibi mesajlaşma platformları üzerinden, Google Asistan gibi sesli platformlar aracılığıyla ya da kurumların tamamen kendilerine ait olan web ya da uygulama arayüzlerinden hizmet alabilirsiniz.
İlk Chatbot
Chatbot tarihine baktığımızda ise köken olarak ilk yapay zekâ referanslarından Alan Turing’in 1950’lerde Mind dergisindeki raporunda bahsettiği Turing Testi gösterilir. Turing testi, insan ve yazılım arasındaki iletişimde kimin insan kimin yazılım olduğunu anlamaya yönelik bir testtir. Fakat ilk chatbotun ortaya çıkması 1966’da MIT Profesörü Joseph Weizenbaum tarafından psikolog olarak geliştirilen ELIZA’ya dayanır. ELIZA, dönemin yapay zekâ ve doğal dil anlama teknolojileri yeteri kadar gelişmediği için sadece kelimeleri eşleştiren bir bot olarak kalmıştır. 2006’ya geldiğimizde ise IBM Watson ile başlayan bu chatbot serüveni, sonradan Siri ile Apple’ın ve onları takiben Google, Amazon, Microsoft ve Facebook gibi teknoloji devlerinin de chatbot teknolojilerine odaklanmalarıyla popülarite kazanmaya başlamıştır.
Peki teknoloji devleri neyi farklı yapmaya başladılar da chatbotların müşteri hayatındaki yeri değişti?
Öncelikle yeni dönemde hayatımıza giren ve müşteriler tarafından ilgiyle kullanılan bu botlarda doğal dil anlama (“NLU”) dediğimiz teknolojiler kullanılıyor ve bu da müşterilerin taleplerini anlatmasını eski chatbotlara göre daha kolay hale getiriyor. Bir örnekle incelemek gerekirse, önceden bir bot ile iletişiminiz “Nasılsın?”, “Kimsin?” gibi basit sorulardan öteye gidemezken, şimdi “2 hafta sonra Ankara’da hava nasıl olacak?” ya da “Pizza yemeyi düşünüyorum sence yanında hangi tatlı iyi gider?” gibi daha detaylı diyaloglar başlatabilirsiniz.
Diğer önemli nokta ise yeni nesil botların kapsamının müşterilerin basit sorularının dışına çıkabilmesi ve müşterilerin taleplerini doğrudan chatbotlarda karşılayabilmeleri. Yine bir örnek vermek gerekirse, önceden “Elektrik faturamı ödemek istiyorum” dediğiniz bir bot, size muhtemelen nereden ve nasıl ödeme yapabileceğiniz ile ilgili kısa bir bilgilendirme metni gösterecekti; yeni geliştirilen bir bota aynı soruyu sorduğunuzda ise bot hem sizin tüm elektrik borçlarınızla ilgili bilgilendirecektir ardından da en çok kullandığınız banka hesabınızdan ödemenizi gerçekleştirebilecektir.
Tüm bu yeni özelliklerin müşterilerin dikkatini çekmesinin yanı sıra botların temel faydalarını da daha ön plana çıkarması botları daha önemli bir noktaya taşıdı ve bugünkü popülaritesini kazanmasını sağladı. Bu temel faydaları da kısaca özetlemek gerekirse:
-
7/24 hizmet: Chatbotlar birer yazılım ürünü olduğu için size 7/24 hizmet sağlayabilirler. İhtiyacınız olan her an ulaşabilirsiniz.
-
Hızlı ve Basit: Chatbotlar yeterli yatırımlarla desteklendiği sürece aynı anda milyonlarca kullanıcının talebini anlayıp karşılayabilirler. Bu da sizin dakikalarca müşteri temsilcisine bağlanmak için beklemeden ya da kurumların uygulamalarının veya internet sayfalarının menülerinin arasında dolaşmadan işleminizi doğrudan yapabilmeniz demek.
-
Kişisel: Yeni dönem chatbotların çoğu, kurumların CRM (müşteri ilişkileri yönetimi) sistemlerine entegre çalıştığı için aslında siz daha talebinizi chatbota yazmadan sizi tanıyor. Bu da chatbotların talebinize en uygun çözümle veya kişiselleştirilmiş bir ürün önerisiyle ihtiyacınıza çözüm sağlamasını sağlıyor. Bir adım daha ileri gidersek sizi tanıyan bir asistanınız olduğu için siz daha talebinizi iletmeden ya da istemediğiniz bir durumla karşılaşmadan da sizi uyarabilmesine imkân sağlıyor.
-
Doğal: Yeni dönem chatbotlar sadece sizin ihtiyaçlarınıza otomatik yanıtlar vermiyor. Kurumlar, chatbotlarına bir kişilik de oluşturmaya dikkat ediyor. Bununla birlikte de chatbotlar yeri geldiğinde sizinle şakalaşıyor yeri geldiğinde de günlük konuşmalarınıza dâhil olan bir arkadaşınız olarak hayatınızda yer edinebiliyor.
İleride bizi neler bekliyor?
Yapılan araştırmalar 2022’de beyaz yaka çalışanlarının %70’inin günlük olarak bir mesajlaşma platformu üzerinden hizmet alacağını ve 2025’te chatbot trafiğinin ikiye katlanacağını öngörüyor.
YAPAY ZEKÂ
Salvador Wall-e (?)
Yeliz Figen Döker
Open AI, geçtiğimiz sene GPT-3’ü yayınlandıktan sonra bu sefer de cümleleri tasarımlara dönüştürebilen, DALL-e isimli bir dönüştürücü dil modeli yayınladı.
Open AI, hem kurucuları arasında Elon Musk hem de yatırımcıları arasında Microsoft bulunması sebebiyle her zaman ilgiyi üzerinde tutmayı başarmış bir kuruluş. Bunun yanı sıra, donanımlı ve ileri görüşlü ekibi sayesinde bu zamana kadar yapay zekâ dünyasında çığır açacak gelişmelere imza attı. GPT-3’den sonra DALL-e, “yok artık bunu da mı yaptınız” dedirtebilecek seviyede bir gelişme kabul edilebilir. Ancak, burada belki de en can alıcı şey, DALL-e’nin bir şeyleri tasarlayabiliyor oluşu; tasarlayabilen diyorum çünkü gerçekten kendi kendine tasarlıyor. İnternette bulduğu benzeri örneklerden yararlanıyor olsa da, kendisi yeni resimler üretebiliyor.
Bu eserleri, farklı dönemleri yansıtarak, farklı akımları ve stilleri izleyerek yapabildiği gibi; farklı açılardan ve farklı materyaller kullanarak da tasarlayabiliyor. Birçok bilgiye erişimi olduğu için bir hayvanın yakın çekim, uzak ve havadan çekim hallerini de resme aktarabiliyor ve bunu hayvana ait karakteristik özellikleri bozmadan yapıyor (tüy sıklığı, rengi gibi). Yapay zekânın tasarım ve sanat alanına çok zor gireceğini, hatta insanın insani değerlerini katarak ürettiği alanlarda pek söz sahibi olmayacağını düşünmüştük; anlaşılan, yanılmışız. Burada tabii ki insanı resimden tamamen çıkarmadığımızın altını çizmek gerek, sonuçta fikirleri ve çizilmesi istenen şeyleri hâlâ bir insan talep ediyor.
Ancak düşündüren diğer bir taraf ise aslında beyin fırtınası ve uzun saatler alan toplantılar gerektiren taslak çizimlerin DALL-e sayesinde hızlıca tasarlanabilir oluşu. Aslında çok da şaşırmamak lazım, ismi de neyi amaçladığını çok da saklar nitelikte değil; sonuçta Pixar’ın ünlü animasyonlarından biri olan WALL-e ve dünyaya mâl olmuş ressam Salvador Dali’nin birleşimi. Aslında niyet belki de isimde gizli. Tıp dünyasındakiler yeteri kadar korkmuşken acaba yapay zekâda sıra sanatkârlara mı geldi?
GELİŞMELER
WhatsApp, kullanıcılarının kafasını oldukça karıştıran sözleşmesinin 8 Şubat 2021 olan yürürlük tarihini 15 Mayıs 2021’e erteledi.
Ne olmuştu?
- 2 milyar kullanıcısı arasında Avrupa Birliği mukimi veya vatandaşı olmayan herkese bir bildirim gönderen WhatsApp, kullanım sözleşmesinin 8 Şubat 2021’de güncelleneceğini ve kabul etmeyen kullanıcıların uygulamayı kullanmaya devam edemeyeceğini bildirmişti.
-
Kişisel verilerin paylaşımı ve gizliliği konusunda infial uyandıran bu değişiklik, tüm dünyada günlerce tartışılmıştı.
-
Dilerseniz, Ata Aydın Uslu’nun konu hakkında bilmeniz gereken her şeyi ve siber güvenlik ile kişisel veriler alanlarındaki temel bilgileri içeren köşe yazısına buradan ulaşabilirsiniz.
Netflix’in, Airpods Max ve AirPods Pro ürünlerindeki uzamsal ses özelliğinin uygulama içinde kullanılabilmesi için bir çalışma başlattığı iddia edildi.
-
Detay: AirPods Max ve Pro ürünlerindeki “uzamsal ses”, bu cihazların dinamik kafa izleme özellikleri sayesinde, film veya video izlerken sesin kullanıcıları çevreleyerek her yönden geldiği hissini uyandıran, sinema salonlarındakine benzer bir ses deneyimi yaşatan özelliğe verilen isim.
-
Nerede? Uzamsal ses, şimdilik yalnızca bazı YouTube videolarında ve Apple TV+ uygulamasındaki film ve dizi içeriklerinde mevcut.
Apple, iOS 14.4 güncellemesiyle birlikte iPhone kullanıcılarına telefon tamirlerinde kullanılan kamera parçalarının orijinal olup olmadığına dair bildirimler göstermeye başlayacak.
Ne olabilir?
- Gösterilecek bildirim cihazın kullanılmasını engellemeyecek olsa da, ekranınızda “bu iPhone’un orijinal bir Apple kamerası kullanıp kullanmadığı doğrulanamıyor” bildirimi gördüğünüzde şaşırmayın.
- Eğer tamiri yapan dükkân orijinal parça kullandığını iddia ettiyse bu kamera (ve daha önceden kullanıma sunulan benzer “ekran/batarya orijinal değil”) uyarıları sayesinde tamircilerin doğru söyleyip söylemediklerini anlayabilirsiniz.
TSMC’nin (Tayvan Yarıiletken Üretim Şirketi) 3 nanometre teknolojisine sahip çiplerinin 2021’de tasarımsal 2022’de toplu üretime geçebileceği açıklandı.
Ne anlama geliyor?
-
3 nanometre teknolojiyle çip üretilmeye başlanması, kullandığımız tüm dijital cihazların performansını önemli ölçüde artıracak bir gelişme. Aynı zamanda üç nanometre ölçeğinde teknolojilerle geliştirilen bir ürün ve bunun üretim zinciri, kuantum fiziğinin yasalarına adeta bir meydan okuma.
-
Kuantum fiziği ve kuantum teknolojileri hakkında daha detaylı bilgi için yazarımız Meltem Tolunay’ın köşesine bekleriz.
Dünyanın en ünlü Apple analistlerinden olan Ming-Chi Kuo’ya göre Apple, yeni nesil MacBook Pro ürünlerinde önceki senelerin çok sevilen özelliği MagSafe mıknatıslı şarj aletleri kullanımına geri dönüyor.
Ne anlama geliyor?
-
Eğer bu iddia doğruysa, 2021’in üçüncü çeyreğinde piyasaya sunulması beklenen 16 inç ve şimdiki 13 inçlik cihazın yerini alacak olan 14 inçlik MacBook Prolar, mıknatıslı şarj aletlerine, hatta daha fazla USB girişine sahip olabilir.
-
Apple, 2016 yılından beri MacBook cihazlarında MagSafe mıknatıslı şarj aletlerinin kullanımını durdurmuş, bunun yerine hem veri hem de güç aktarımı sunabilen USB-C tipi girişler kullanmaya başlamıştı.