“Sinovac mı, Biontech mi?” “Geldi mi, gelecek mi?” derken sonunda Türkiye’de de Covid-19 aşıları yapılmaya başladı. İlk olarak sağlık çalışanlarının aşı olmasıyla başlayan süreçte şu ana kadar sağlık çalışanları, yaşlı-engelli-koruma evlerinde kalanlar ve çalışanlar ile 80-90 yaş arası bireyler dahil olmak üzere toplamda 1 milyon 458 bin 509 kişi Covid-19 aşısı oldu. Bu sırada Sağlık Bakanlığı 2. parti Covid-19 aşıları için geçtiğimiz hafta Çin’e yeni sipariş iletirken ilk sürecin sonunda totalde 25 milyon kişinin faydalanacağı 50 milyon doz Sinovac aşısı Türkiye’ye iletilmiş olacak.
Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı aşı uygulanacak gruplar sıralamasına bakıldığında nüfusun çeşitli gruplara ayrıldığı görülüyor. Bunun yanında bakanlık bazı iş gruplarını da “hizmetin sürdürülmesi için öncelikli sektörler” olarak sınıflandırarak aşı önceliği sağlıyor. Listede gruplandıran tüm demografik grupların ve sektörlerin aşılanmasının ardından ise Türkiye virüse karşı bağışıklığı olan ve eski normaline artık dönebilen bir ülke olacak. Peki, bu gerçekten böyle mi?
Covid-19 ve Sığınmacılar
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) verilerine göre Türkiye 3 milyon 643 bin 704 Suriyeli sığınmacıya ev sahibi yapıyor. Bu yoğunluk aynı zamanda Türkiye’yi dünyada en fazla Suriyeli sığınmacıyı barındıran ülke konumuna getiriyor. Suriyeli sığınmacıların %98’inden fazlası geçici koruma kapsamında ülkenin çeşitli şehirlerinde kent hayatını sürdürürken %2’den az bir kısmı ise geçici barınma merkezlerinde, halk arasındaki yaygın tanımıyla, mülteci kamplarında yaşıyorlar.
Relief International isimli uluslararası bir sivil toplum kuruluşunun yayınladığı bir rapora göre, Türkiye’de Covid-19 vakalarının görülmeye başlandığı günden beri pek çok Suriyeli sığınmacı da doğal olarak bu durumdan olumsuz etkilendi. Pandemi öncesi sığınmacıların çoğu sağlık hizmetlerine erişim konusunda büyük sıkıntılar yaşamazken pandemi döneminde sağlık hizmetlerine erişim daha zor hale geldi. Raporda bunun sebepleri olarak enfekte olma korkusu, “evde kal” çağrıları ve işsizlik sebepli ekonomik güçlükler gösteriliyor. Bu noktada Suriyeli sığınmacıların sağlığa erişim noktasında Türkiyeli vatandaşlarla benzer korkuları ve sıkıntıları yaşadığını görebiliriz. Ancak sığınmacılar ve vatandaşlar arasında pandemi öncesinde ve sırasında halihazırda olan birtakım eşitsizlikleri daha da derinleştirecek olan mesele virüse karşı aşılama sürecinde ortaya çıkıyor. Çünkü nüfusun virüse karşı bağışıklığını geliştirip kuvvetlendirecek aşıların, nüfusun önemli bir bölümünü oluşturan sığınmacılara da yapılmasına dair henüz bir plan yok. Maalesef bu da gelecekte halk sağlığı problemleri oluşturabileceği gibi toplumsal eşitsizliklerin büyümesine sebep olacaktır.
Dünyada Durum
Sığınmacıların aşı planlarına henüz alınmaması sadece Türkiye’nin yüzleştiği bir problem değil. Fakat sığınmacıların aşı planlarına dahil edildiği pek çok ülke mevcut. Örneğin Almanya, sığınmacıları ve mültecileri aşı planlamasında ikinci grup olarak belirledi. Ürdün ise sığınmacılara aşı yapmaya başlayan ilk ülke.
Birey Sağlığından Halk Sağlığına
Toplumdaki dezavantajlı gruplar arasında bulunan sığınmacıların aşı planlamasına dahil edilmesi, pandeminin bitirilmesi ve halk sağlığının güvence altına alınması açısından büyük bir önem teşkil ediyor. Sağlığa erişim konusunda zaman zaman sıkıntılarla karşılaşan sığınmacıların aşı planlamasına dahil edilmemesi bu gruplar arasında hastalığın devam etmesine ve nihayetinde genel nüfusa da tekrar yayılmasına sebebiyet verecektir. Bu anlamda Sağlık Bakanlığı’nın, halihazırda Göçmen Sağlığı Merkezlerinde görev yapan Suriyeli sağlık çalışanlarını öncelikli gruplar arasına alıp aşı yapması önemli bir adım. Ancak sadece sağlık çalışanı Suriyeliler değil, geri kalan Suriyeli ve diğer ülkelerden sığınmacıların da yaş gruplarına göre aşı planlamasına dahil edilmesi hem hak kayıplarının önlenmesi ve eşitsizliğin giderilmesinde hem de halk sağlığının güvence altına alınmasında etkili olacaktır.