Geçtiğimiz yıl Google’ın çatı şirketi Alphabet, akıllı saatleriyle tanıdığımız teknoloji şirketi Fitbit’i satın almak için 2,1 milyar dolarlık bir anlaşmaya imza atmıştı. Avrupa Komisyonu ise yaptığı açıklamada, satın alımın rekabet kurallarına uygunluğuna dair kararını vermek için daha detaylı bir soruşturma yürüteceğini belirtmişti. 17 Aralık 2020’de konuya dair kararını veren komisyon, Fitbit’in satın alımını Google’ı geliştirilen teknolojiler ve toplanılan veriler konusunda belli şartlara tabi tutarak onayladı. Öne sürülen şartlar arasında örneğin Fitbit kullanıcılarından toplanacak sağlık verilerinin Google reklamları için kullanılamayacak olması bulunuyor. Tabii bu şart yalnızca Avrupa Ekonomik Alanı içerisindeki kullanıcılar için geçerli(ydi). Veri mahremiyeti ve rekabet hususundaki tartışmalar, WhatsApp sözleşmesinin de konuyu alevlendirmesiyle 2021’e sarkarken, Google’ın kendi blog sayfasında konuya dair bir mektup yayımlandı.
Mektupta, şirketin “Cihazlar ve Servisler” birimlerinden sorumlu başkanı Rick Osterloh, Google’ın Fitbit satın alımını tamamladığını ve bunun için çok heyecanlı olduklarını belirtiyor ve bu satın alımın Avrupa Komisyonu incelemelerinin ardından Google’a bir dizi sorumluluk yüklediğini hatırlatıyor. Konu hakkında Fitbit cephesinin kurucu ve CEO düzeyinden yakın zamanda gelen bir açıklama da mevcut. Yayınlanan açıklamaların en ilgi çekici kısmı, Rick Osterloh’un, Avrupa Komisyonu’nun ileri sürdüğü ve Google tarafından kabul edilen şartların tüm global Fitbit kullanıcıları için uygulanacağını duyurması. Bu, veri mahremiyetine dikkat çeken çevreler tarafından çok müspet bulunan bir gelişme ve önemi büyük. Zira Fitbit’in hâlihazırda bileklerimizden toplayabileceği birçok kritik sağlık verisi bulunuyor ve bu verilerin sayısının ve çeşitlerinin gün geçtikçe ve cihazlar yenilendikçe artacağı tahmin ediliyor.
Peki veriler neden önemli?
Günümüz akıllı saatleri, nabzımızdan uyku durumumuza kadar pek çok verimizi toplayabiliyor. Gün içindeki hareketlerimizi, nabzımızı, uykuya dalış süremizi, uyku kalitemizi ölçerek duygu durumumuza ve stres seviyemize dair çıkarımlarda dahi bulunabiliyor. Bu verilerin kullanılması, reklam sektörü dâhil birçok sektörde daha önce emsali görülmemiş avantajlar sağlayabilir. Örneğin karşımıza çıkan bir Google reklamının, okuduğumuz bir metnin veya izlediğimiz bir YouTube videosunun ilgimizi ne kadar çektiği, gördüklerimiz karşısında ne kadar heyecanlandığımız veya öfkelendiğimiz, nabzımızda yarattıkları değişikliklerden, kalp atışlarımızdan, hareketlerimizden öğrenilebilir. Bir meditasyon uygulamasının veya uykudan evvel sakinleştirici sesler çalan bir uygulamanın kullanıcılar üzerinde ne kadar etkili olduğu, akıllı saatimizin topladığı uyku verileri ile analiz edilebilir. Bunlar, yalnızca Google için değil, dijital dünyada ürün satan ve yine sanal dünyada reklam veren şirketler için inanılmaz değerli bilgiler. Bu bilgileri ürünlerinin daha çok satılması, izlenmesi, tüketilmesi için reklam veren şirketlerin kullanımına sunabilecek bir platform, doğal olarak diğer tüm rakiplerinin büyük oranda önüne geçecektir. Bu yüzden, kullandığımız giyilebilir cihazların sayısı ve çeşidi gün geçtikçe artarken önümüzdeki yıllarda sağlık verilerinin toplanması ve kullanılmasına dair çokça hararetli tartışma yaşanacağını tahmin ediyorum. Bunların WhatsApp konusunda tanık olduğumuz tartışmalardan çok daha hararetli ve kritik olacağı da kesin.