İstanbul’da mevsim normallerinin üstünde seyreden hava sıcaklıkları, 2019 yılının sonlarında Avustralya’da haftalarca söndürülemeyen orman yangınları ve son olarak geçtiğimiz günlerde ABD’nin Teksas eyaletinde anormal bir şekilde eksi derecelere inen ve altyapı hizmetlerinin çökmesine sebep olan doğa olayları… Tüm bunlar iklim krizinin somut göstergelerinden sadece birkaçı. İklim krizinin çözülebilmesi için Birleşmiş Milletler’in de öncü olduğu pek çok uluslararası organizasyon ve alanda çalışan ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşları çeşitli faaliyetler yürütse de bu kurum ve kuruluşların çalışmaları devletleri yöneten hükümetlerin siyasi ajandalarından ve planlarından muaf değil. Özellikle sivil toplum kuruluşları çalışmalarını yürütebilmek için hükümetlerin bu krizin çözümü için ayırdığı fonlardan yararlanmak zorunda ve iklim krizini inkar eden hükümetlerle bu alanda işbirliği yapmak iklim aktörlerini güç bir pozisyonda bırakıyor.
Geçtiğimiz haftalarda ABD’de başkanlık koltuğunu Trump’tan devralan Biden, iklim aktivistlerinin daha rahat bir nefes almasını sağladı. Trump hükümeti döneminde şiddetle reddedilen iklim krizi, Biden’ın başkanlık koltuğuna oturmasıyla devletin bütçe ayırdığı öncelikli faaliyet hedeflerinden biri haline geldi. Trump aynı zamanda başkanlığı döneminde cinsel sağlık ve üreme sağlığını geliştirmek amaçlı Birleşmiş Milletler’e aktarılan fonu da kesmişti. Ancak Biden, selefinin bu kararını da tersine çevirerek cinsel sağlık ve üreme sağlığı alanında çalışan Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’na tekrardan fon ayrılacağını açıkladı. Her iki alana da fon sağlanması iklim ve cinsel/üreme sağlığı alanındaki pek çok problemin çözülmesi için kuşkusuz faydalı olacaktır. Ancak bu fayda tek başına salt iklim krizine ya da cinsel/üreme sağlığına dayalı problemlerin çözümünde etkili olmayacak, zira iklim krizinin pek çok bağlamda olduğu gibi cinsel sağlık ve üreme sağlığı üzerinde de negatif etkileri var.
İklim Krizi, Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin toplumları daha refah, daha huzurlu ve daha üretken bir hale getireceği su götürmez bir gerçek. Ancak küresel çerçeveden bakıldığında dünya hala toplumsal cinsiyet eşitliğinden fersah fersah uzakta. Bu eşitsizlikten en büyük zararı gören kesimlerden biri de kadınlar ve kız çocukları. Özellikle siyasal ya da doğal kriz ve afet durumlarında kadınların ve kız çocuklarının çok daha büyük zararlar gördüğüne dair sayısız araştırma ve makale var. Bu afet ve kriz durumlarından biri de iklim krizi ve iklim krizi sebepli cinsel sağlık ve üreme sağlığının tehlikeye girmesi toplumun bu kesiminin yine büyük zararlar görebileceğine işaret ediyor.
Women Deliver’ın Ocak 2021’de yayımladığı bir rapora göre, cinsel sağlık ve üreme sağlığı iklim krizinin sert ve olumsuz etkilerinden muaf değil. Kriz sebepli su kaynaklarının azalması temiz suya erişimi zorlaştırıyor. Böyle bir dönemde temiz suya erişimin olmayışı ve hamilelik kaynaklı dehidrasyon hormonların düzensiz çalışmasına, erken doğumlara, düşüklere ya da ölü doğumlara sebep oluyor. Krizin kadın sağlığı açısından tek zararı biyolojik değil, aynı zamanda toplumsal. Kriz dönemlerinde toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve erken evlilik vakalarında da ciddi artışlar gözleniyor. Rapora göre, iklim krizi sebepli ekonomik sıkıntıların da yaşanmaya başlamasıyla şiddet artış gösterebileceği gibi ev ekonomisini bir nebze rahatlatmak adına kız çocuklarının, erken yaşta evlendireleceği ve haklarından mahrum kalabileceği öngörülüyor.
Krizin bir başka etkisi de altyapı kaynaklı sıkıntılardan doğabilecek mağduriyetler. Geçtiğimiz günlerde Teksas örneğinde görüldüğü gibi iklim krizi sebepli altyapıların çökmesi pek çok kişinin sağlık hizmetlerine erişememesine sebep oldu. Böyle bir durumda kadınların güvensiz alanlarda doğum yapabileceği, sağlık hizmetlerine erişemediği için hamilelik öncesi ve sonrası takiplerin yapılmamasından ve menstruasyon dönemlerinde hijyen malzemelerine ulaşamama sıkıntısından dolayı çeşitli sağlık sorunlarının ortaya çıkabileceği de öngörüler arasında.
İklim krizi sadece doğayı etkileyen bir olgu değil
Krizin beraberinde getireceği pek çok toplumsal ve siyasi sonuç var. Bu sonuçlar da sağlık başta olmak üzere insanların üzerinde etkiler bırakacak. Bu anlamda hükümetlerin acil eylem planları uygulayarak hem iklim krizinin daha da korkunç bir hale dönüşmesini engellemesi hem de bu kriz sebepli oluşacak mağduriyetler üzerine düşünmesi ve harekete geçmesi gerekiyor.