Artık tüm dünyada ciddi bir şekilde tartışılan iklim değişikliği, gezegenimizde uzun vadede yaşanacak olan değişiklikleri kapsayan bir terim. İklim değişikliği, okyanus sularının yükselmesi, bitki örtüsünün dengesinin bozulması gibi unsurları içerse de toplumların en iyi bildiği etkisi, dünyanın giderek ısınması.
Bu ısınma geçtiğimiz yüzyıl ivme kazanmış olsa da, aslında Sanayi Devrimi’nden beri gerçekliyor. Birleşmiş Milletler’in belirlediği hedef, ortalama sıcaklıkların Sanayi Devrimi’nden itibaren ölçüldüğünde Sanayi Devrimi öncesi değerlere oranla 1,5 celsius (derece) yukarıda olması yönünde. Hepimizin aşina olduğu Paris Sözleşmesi de bu hedef doğrultusunda yürürlüğe giren uluslararası bir antlaşma. Fakat uzmanlar, bu hedefin yavaş yavaş olanaksızlaştığını da belirtiyorlar ve ileride yaşanacak felaketler için de alarm çalıyorlar.
Fakat iklim değişikliği bir süreç ve bu yıkıcı süreç işlerken yaşanan gelişmeler onlarca ülkeyi doğrudan etkiliyor. Bu ülkelerden biri, Rusya.
Rusya Arktika’sı
Kuzey yarımkürenin en kuzeyindeki ülkelerden biri olan Rusya’nın Arktika’ya yakın bölgeleri, soğuk ve tehlikeli bir iklime sahip. Fakat iklim değişimi sebebiyle bu bölgelerde çok ciddi değişiklikler göze çarpıyor. Zayıflayan ve bazı durumlarda tamamıyla yok olan Arktika buzulları bu değişikliklerden sadece biri. Bu buzulların zayıflaması ise Rusya’nın kuzeyinden geçen ve Kuzey Avrupa’yı Çin’e bağlayan Kuzey Deniz Yolu’nun ulaşıma açılması anlamına geliyor.
Çetin iklim şartları sebebiyle hemen hemen hiçbir zaman ulaşıma açık olmayan Kuzey Deniz Yolu’ndan geçtiğimiz yıllara kadar sadece haziran-ekim ayları arasında geçiş sağlanabilirken, bu durum artık değişeceğe benziyor. Son yıllarda gerçekleştirilen denemelerden alınan “olumlu” sonuçlara istinaden gerçekleştirilen Şubat 2021 seferi, daha da ciddi bir durum ortaya çıkardı: bölgenin en çetin coğrafyalarından birinde şubat ayında dahi güçlü bir buz tabakası bulunmuyor.
Rus Sovcomflot şirketi tarafından işletilen doğal gaz tankeri, Çin’den Kuzey Deniz Yolu üzerinden Rusya’ya başlattığı seferinin ilk etabını kendi başına sorunsuz geçiyor, ve ardından gelen en çetin 2500 millik kısmı buz kırıcılarının yardımıyla bitiriyor. Bu tankerin kendi başına ciddi bir noktaya kadar ilerlemesi ve geri kalan 2 bin 500 millik mesafeyi nükleer enerji ile çalışan bir buz kırıcı ile sadece 11 günde aşmasının yakın geçmişe kadar imkansız olduğu belirtiliyor.
Bütün bu gelişmelere “olumlu” demek güç. Zira bu sefer, uzmanlara göre çok ciddi bir iklim alarmı ve derinleşen krizin açık göstergesi.
Rus Ruleti
Fakat bu alarm verici gelişme, herkes tarafından aynı endişe ile karşılanmadı. Hatırlamak gerekir ki Kuzey Deniz Yolu, kuzey yarımkürenin kuzey limanlarını Çin’e bağlayan en kısa yol olarak biliniyor ve günümüzde yoğun kullanılan Süveyş Kanalı yerine Kuzey Denizi Yolu’nun aktif olarak kullanılmaya başlanması durumunda devletlerin ve şirketlerin milyarlarca dolar kar elde edileceği belirtiliyor. Geçtiğimiz yıl Kuzey Denizi Yolu’ndan 33 milyon ton kargonun geçtiği belirtilirken, Rusya Devlet Başkanı Putin’in bu sayıyı 2024 yılına kadar yılda 80 milyon tona çıkarmak istediği belirtiliyor.
Ayrıca, Rusya’nın eriyen kutup bölgelerinde doğal kaynak aramaları yapacağı da biliniyor. Bazı istatistiklere göre Rus Arktikası, dünyada var olan petrolün %13’üne isabet eden 90 milyar varil petrole ev sahipliği yapıyor. Bu miktarın çeyreği kadar da doğal gaz rezervi olduğundan söz ediliyor.
Rusya, bütün bu operasyonlar için nükleer enerji ile çalışan buz kırıcı gemiler üretiyor ve geçtiğimiz yıl ilk prototipin verimli sonuçlar elde etmesi üzerine bu gemilerin seri üretime başlayacakları da duyurulan projeler arasında.
Bütün bu ticari hareketlilik, bölgenin hassasiyeti sebebiyle önemli riskleri ve telafisi imkansız hasarları da beraberinde getiriyor. Görünen o ki, Rus Sovcomflot şirketine ait tankerin Şubat 2021’de tamamladığı sefer, bölgedeki ticaret hacmini artırmak isteyen aktörlerin iştahını kabartırken, Kuzey Denizi Yolu ve dolayısıyla gezegenin ekolojik dengesini düşünenleri ise endişelendiriyor. Uzmanlar, özellikle nükleer enerjinin kutup bölgelerinde kendine yer bulacak olmasından dolayı duyduğu endişeleri dile getirirken, Rusya hükümeti konuya dair herhangi bir geri adım atacak gibi durmuyor.