Toplumsal cinsiyet eşitliğinin tam anlamıyla sağlanması noktasında günümüzde hala devletler ve onları oluşturan toplumlar yeterince başarılı değil. Dünya üzerinde toplumsal cinsiyet eşitliği özelinde diğer ülkelere nazaran eşitliğe daha çok yaklaşan ülkeler mevcut ancak henüz hiçbir devlet tam anlamıyla toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayamadı.
Bu eşitliğin sağlanması amacıyla çalışan Birleşmiş Milletler başta olmak üzere pek çok uluslararası kuruluş ve ulusal ve/veya uluslararası ölçekte pek çok sivil toplum kuruluşu var. Ancak eşitliğe ulaşmak için yapılan çalışmalar ağırlıklı olarak devletlerin toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizlik ya da ayrımcılıktan muzdarip kendi vatandaşlarının refahını artırmak için yapılan çalışmalar. Bu çalışmaların ve çalışmalar sonrası elde edilen verilerin ise çoğu zaman eksik bir yönü oluyor. Toplum içinde çoğunlukla görünmez olan ve toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizlikten en az bulundukları ülkenin vatandaşları kadar zarar gören göçmenler.
Silahlı Çatışma Durumlarında Kadınlar ve Kız Çocukları
Birleşmiş Milletler Kadınlar (UN Women) ajansının yayımladığı bir rapora göre, silahlı çatışma veya siyasi ayaklanma durumlarında toplumsal cinsiyete dayalı şiddet çok daha şiddetli formlara bürünerek özellikle kadınları ve kız çocuklarını daha da derinden etkiliyor. Çatışma ve çatışma sonrası ortamlarda kadınlar ve kız çocukları en temel insan haklarından dahi yararlanmakta daha büyük zorluklar çekerken cinsel taciz ve tecavüz oranlarında da artış görülüyor. Ayrıca kadınların ve kız çocuklarının seks ticareti amaçlı kaçırılması, seks kölesi olarak zorla tutulması, seks işçiliğine zorlanması, zorunlu kürtaj ya da hamilelik de çatışma ve siyasi ayaklanma durumlarında en çok gözlemlenen hak ihlalleri arasında. Rapora göre bu tür hak ihlallerinden erkekler ve oğlan çocukları da zarar görse de kadınlar ve kız çocuklarının bu tip hak ihlallerinde başı çektiği söyleniyor.
Bu tür çatışma ya da çatışma sonrası ortamlardan kaçan kadınlar ve kız çocukları yeni geldikleri ülkede de ne yazık ki toplumsal cinsyete dayalı eşitsizlikten paylarına düşeni alıyorlar. Birleşmiş Milletler’in yayımladığı raporda göçmen kadınların ve kız çocuklarının aile içi şiddete, erken evliliklere, eğitim hakkının gasp edilmesine o ülkede bulunan diğer kadın ve kız çocuklarına göre daha fazla maruz kaldıklarını gösteriyor. Ayrıca göçmen kadınların güvencesiz işlerde güvencesiz şartlar altında daha çok çalıştığının altı çizilirken bu kişilerin iş yerinde ya da iş dışında uğradıkları cinsel saldırı suçlarının daha az raporlandığı ve suçların ağrılıklı olarak cezasız kaldığından bahsediliyor.
Göç ve Kadın
Göçün hem göç eden bireylere hem de göç alan toplumlara olumlu ve olumsuz etkileri var. Göç, bu yazı bireylerin, bu yazı özelinde kadınların, yeni geldikleri ülkede güçlenmesi ve bağımsız bireyler olarak hayatlarını sürdürmeleri için öncü bir güç olabilir. Ancak göç aynı zamanda kırılganlıkları artırıp özellikle kadın ve kız çocuklarının yüzleştikleri/yüzleşebilecekleri ayrımcılık pratiklerinin riskini de artırabilir. Bu noktada ulusal düzeyde yapılan çalışmalarda genellikle gözardı edilen göçmen kadınların, bu kadınların ihtiyaçlarının ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği çerçevesinde yaşadıkları ayrımcılıklarındevletler ve uluslararası kuruluşlar tarafından daha çok gözetilmesi, araştırılması ve analiz edilmesi gerekiyor.
Bir devlet kendi vatandaşları arasında toplumsal cinsiyet eşitliğine ne kadar yaklaşırsa yaklaşsın sınırları dahilindeki diğer dezavantajlı gruplara bu eşitliği yayamıyorsa toplumsal cinsiyet eşitliği hiçbir zaman tam anlamıyla sağlanamamış demektir.