Covid-19 yurtdışı seyahatlerini özellikle salgının ilk birkaç ayında önemli ölçüde sekteye uğrattı. Halen daha yurtdışı seyahatleri pandemi öncesi yoğunluğuna dönebilmiş değil. Üstelik devletler de turistik vize ve öğrenci vizesi işlemlerini olabildiğince yavaşlattı ve özellikle yurtdışına eğitim için gidecek öğrenciler bu durumdan en çok etkilenen kişiler arasında. Ancak yine de, böylesi bir durumda dahi, golden passport/visa ya da Türkçe haliyle altın pasaport/vize değerinden ve talep yoğunluğundan hiçbir şey kaybetmediği gibi altın pasaport/vizeye olan istek daha da arttı.
Altın Vize Nedir?
Yatırımcı vizesi olarak da anılan altın vize ya da golden visa bir oturum ya da vatandaşlık edinme programının adıdır ve bu programa başvuran AB vatandaşı olmayan ülkelerin yurttaşları AB ülkelerinin çifte vatandaşlık haklarından faydalanabiliyorlar. Altın vize programına katılabilmek için ise oturum ya da vatandaşlık talep edilen ülkeden gayrimenkul satın alımı ya da yatırım gerçekleştirmek gerekiyor. Ayrıca bu kişilerin paranın kaynağını mutlaka gösterebiliyor olmaları ve halihazırda vatandaşı oldukları ülkede suç ile ilgili bir alanda soruşturulmamış ya da herhangi bir suça karışmamış olması da gerekiyor. Eğer her şey yolunda giderse kişiler önce süresiz oturma iznine ve sonrasında da vatandaşlık hakkına sahip oluyorlar. Yatırım yapmak için çeşitli ülkeler değişik minimum miktarlar belirlemiş durumdalar. Örneğin Portekiz gayrimenkul alımında minimum tutarı 500 bin avro olarak sabitlerken Yunanistan’da alt sınır 250 bin avro.
Her Zamankinden Daha Değerli
Geçtiğimiz günlerde Financial Times’ta çıkan bir yazıya göre altın vizeler her zamankinden daha değerli. Birleşik Krallık merkezli Henley & Partners şirketinden yetkililerin ifadesine göre yatırım yoluyla vatandaşlık ya da diğer adıyla altın vizelere günlük başvuru oranı 2021’in ilk üç ayında 2020’nin ilk altı ayına kıyasla %32’lik bir artış gösterdi. Yetkilere göre en dikkat çekici artış ise ABD vatandaşlarının %192’lik bir artışla altın vizeye en çok talep gösteren kişiler oluşu.
Türkiye, AB üyesi olmayan bir ülke olsa da, yatırım yoluyla vatandaşlık veren ülkeler arasında. Başka ülkelerin vatandaşları Türkiye merkezli bir bankaya 500 bin dolar aktarırsa ya da 250 bin dolarlık gayrimenkul satın alırsa Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı için ilk adımı atmış oluyorlar. Bu yatırımları yapan kişiler post-Sovyet ülkelere ve Orta Asya ülkelerine vizesiz seyahat hakkı elde ederken, Financial Times’taki yazıya göre bu fırsattan en çok yararlananlar ise müslüman nüfusu yoğun ülkeler. Özellikle de Suriyeli ve Pakistanlı yatırımcılar.
Sonucunda…
Pandemi gibi küresel ölçekte paniğin ve belirsizliğin hakim olduğu bir dönemde dahi yatırım yoluyla vatandaşlık programlarına olan talebin artışı aslında küreselleşmenin tam anlamıyla gerçekleşmediğini de gözler önüne sürüyor. Bir ülkenin vatandaşı olmak, çok da sürpriz olmayan şekilde, başka bir ülkenin vatandaşı olmaktan daha avantajlı ya da dezavantajlı olabilirken özellikle büyük kapitalleri elinde tutan vatandaşlar ticari ve ekonomik –ve elbette sosyal- aktivitelerini daha özgür ve rahat bir şekilde gerçekleştirebilmek adına başka avantajlı ülkelerin pasaportlarına ve vatandaşlıklarına ihtiyaç duyuyorlar.