AstraZeneca, onaylanan Pfizer ve Sinovac aşıları dağıtılmadan önce uzun zamandır Covid-19 aşı geliştirme operasyonlarının başını çekiyordu. Öyle ki tüm dünya sürekli Oxford’dan gelecek müjdeli aşı haberini bekliyordu. Fakat bu aşının onaylanıp dağıtılmaya başlanması defalarca çeşitli yan etkiler görüldüğü gerekçesiyle ertelendi. Tüm bu engellerden sonra aşı nihayet 30 Aralık 2020’de İngiltere’de acil durum kullanımı için onaylandı ve sonrasında pek çok ülkeye dağıtıldı. Peki AstraZeneca bağışıklık oluşumunu nasıl sağlıyor?
Aslında bu aşıda kullanılan bağışıklık sistemi tetikleme yöntemi Pfizer ve Moderna aşılarına benzerlik göstermekle birlikte vücudumuza verdiği madde itibarıyla oldukça farklı. Bu aşıda adenovirüs adı verilen ve normalde grip gibi hastalıklara yol açan ve genetik olarak değiştirilerek tamamen zararsız hale getirilmiş bir virüs, “taşıyıcı vektör” olarak kullanılıyor. Şempanzeden alınan bu adenovirüslerin içinde Pfizer ve Moderna aşılarının da vücudumuza kodlattığı koronavirüsün S proteinini kodlayan bir DNA parçası bulunuyor. Bu formül vücuda enjekte edildiğinde adenovirüs hücrelere giriyor ancak diğer aşıların aksine içindeki kalıtsal maddeyi hücre çekirdeğinin içine, kendi DNA’mızın tam yanına bırakıyor. Bu aşamadan sonra vücut bu yeni maddeyi tıpkı kendi kalıtsal maddesi gibi görüp S proteini üretimine başlıyor ve bağışıklık sağlanıyor. Yani AstraZeneca aşısının bağışıklık sağlama yönteminin farkı, yarı canlı bir vektör içinde DNA segmenti taşıyor ve hücre çekirdeğinin içine girip uzun süre orada kalıyor olması.
Bunların dışında, dünya geçen haftalarda çeşitli ülkelerden gelen kan pıhtılaşması yan etkisine bağlı geçici AstraZeneca aşısı yasakları ile sallandı. Almanya ve Norveç’te birbirinden bağımsız iki ekip, aşının bazı vücutlarda istenilen dışında bir bağışıklık sistemi tepkisi yaratarak beyinde kan pıhtılaşmasına sebep olduğunu rapor etmiş ve trombosit azlığı olan kişilerde aşının kan pıhtılaşmasını önleyici ilaçlarla kullanılabileceğini belirtmişti. Raporlanan bu tepkinin aşı olan 20 milyon kişi arasından yalnızca yirmi beş kişide gözlemlendiğini bilmekte büyük fayda var. Fakat, kan pıhtılaşmasının aşırı yaygın gözlemlenmemesi sebebiyle Dünya Sağlık Örgütü aşının kullanım açısından güvenli olduğunu ve aşıdan beklenen yararın risklerin çok daha üstünde olduğunu bildirdi. Bu gelişmeler ışığında anlaşılıyor ki AstraZeneca aşısı matematiksel olarak sadece diğer tüm ilaç ve aşılar kadar riskli ve kullanımına devam edilecek.