Çevre felaketlerinin ardı arkası kesilmezken Marmara Denizi’nin yıllardır mücadele ettiği deniz salyası ya da bilimsel ismiyle “müsilaj”ın geçtiğimiz aylarda gözle görülür halinin ciddi boyutlara ulaşmasıyla alarm verildi. Yıllar içinde deniz suyu sıcaklıklarının artması ve insan kaynaklı evsel ve sanayii atıkları, yetersiz arıtma, kıyı şeridinin tahribatı, yoğun gemi trafiği gibi etkenler sonucunda oluşan jelatinsi yapıda olan müsilajın ne yazık ki yalnızca deniz yüzeyini kaplamakla kalmayarak deniz dibine de yerleştiği not edildi. Oluşan bu madde çevresindeki canlı ve cansız kaynakları içine hapsederek nefes almalarına engel olmakta ve bu şekilde ekolojik yapıyı bozmaktadır.
Uzmanlar, oluşan bu yapının canlıların vücutlarını kaplayarak solunum, beslenme ve boşaltım faaliyetlerini yerine getirmesine engel olacağını ve bitkilerin fotosentez yapmasını engelleyeceğini belirterek acil olarak yönetim planı geliştirilmesini önerdi.
Geçtiğimiz hafta içinde konunun araştırılmasıyla ilgili CHP tarafından verilen önergenin, AK Parti ve MHP’nin oylarıyla reddedildiğini ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, Marmara Denizi’ni Koruma Eylem Planı’nı kamuoyuyla paylaşacağını bildirmiştik.
Acil Eylem Planı
6 Haziran 2021 Pazar günü, müsilaj sorununa çözümün konuşulduğu “Marmara Denizi Eylem Planı Koordinasyon Toplantısı”nda Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, deniz salyasına karşı koruma eylem planını açıkladı. 22 maddeden oluşan Marmara Denizi Koruma Eylem Planı özetle:
- Marmara bölgesinde kirliliğin azaltılması ve izleme çalışmalarının yürütülmesi amacıyla Bakanlık, üniversiteler, sanayi odaları ve STK’lardan oluşacak bir Bilim ve Teknik Kurulu oluşturulacağı;
- 8 Haziran itibarıyla Marmara Denizi’ndeki müsilajın temizlenmesine yönelik çalışmalar başlatılacağı;
- Bölgedeki mevcut atıksu tesislerinin tamamının ileri biyolojik arıtma tesisine dönüştürüleceği;
- Kirliliğe sebep olan tershanelere yönelik temiz üretim tekniklerinin yaygınlaştırılacağı ve
- Deniz suyu sıcaklığının azaltılması için soğutma suları ve termal tesislerden oluşan sıcak suların etkilerinin azaltılması için önlem alınacağı başlıklarından oluşuyor.
Geç mi kalındı?
Uzmanlar müsilajın birkaç yılda ortaya çıkmadığını, bu durumun 1989 yılına kadar uzandığını belirtiyor. Deniz kirliliğinin ilk belirtilerinin 1989 yılında ortaya çıktığını ifade eden MAREM (Marmara Environmental Monitoring) projesi yürütücüsü, hidrobiyolog Levent Artüz, bu sebeple tür çeşitliliğinin azaldığını ve hazırlanan master planların uygulanmayarak bu sorunlara sebep olunduğunu ve eylem planında geç kalındığını vurguladı.
Ne yazık ki ciddi bir tehditle karşı karşıya olduğumuz açık ve Marmara Denizi artık can çekişme noktasında. Hazırlanan eylem planlarının bir an önce uygulamaya geçirilmesi gerekmekte. Uzmanların söylediklerine kulak verilerek Marmara Denizi felaketinin sebebinin yalnızca iklim değişikliği olmadığı, 30 yıldan uzun süredir yapılan yanlış uygulamaların sonucu olarak, insan eliyle ekosistemin bozulduğu, denizlerin ve canlıların kabul edilerek bu noktaya gelmesine sebep olanların sorumluluk alması gerektiği son derece açık.