Trump döneminde başlayan ve günümüzde de devam eden ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşlarının giderek şiddetini arttırdığı malum. Geçtiğimiz haftalarda gümrük vergileri ve ticaret sınırlamalarına dair ilk kez resmi olarak görüşen ülke yetkililerinin bu görüşmeler neticesinde bir sonuca ulaşamadığı aktarılmıştı.
Devam eden ticaret savaşlarının bir ayağını da teknoloji şirketleri ve bu şirketlerin tedarik zinciri oluşturuyor. Son zamanlarda yaşanan çip tedarik sorunları ve Çin’in yerli teknoloji sanayiini geliştirmeyi en önemli hedeflerinden biri haline getirmesinin ardından ABD’den uluslararası teknoloji sektörünü etkileyecek bir hamle daha geldi: Başkan Biden, Trump döneminde yürürlüğe giren ve bazı Çinli teknoloji şirketleri ile ticaret yapılmasını yasaklayan yasayı genişleterek tekrar imzaladı.
Trump’ın ardından Biden’ın da imzaladığı kararname, listede yer alan şirketlere ABD’li hiç bir yatırımcının yatırım yapmamasını ve bu şirketlerle ticari ilişki kurmamasını emrediyor. Fakat burada dikkat edilmesi gereken, bu şirketlere yatırım yapmış bir başka ülke şirketinin de ABD sınırları içerisinde hareket etme kabiliyetinin kısıtlanması. Örneğin, bir Türk şirketi listedeki şirketlerden birine yatırım yapması halinde ABD’de ticari operasyon yürütemeyecek. Bu durum, ilgili yasakların önemini ciddi ölçüde arttırıyor.
Devlet Kapitalizmi
Bu yasakların amacını ve altyapılarını anlamak için devlet kapitalizmi kavramını tartışmak faydalı olacaktır.
Kapitalizm, hepimizin aşina olduğu bir kavram. Basitçe açıklamak gerekirse: Ticaretin ve sanayiinin devlet yerine özel sektör tarafından idame edildiği bu ekonomik modelin karşısında ise bu tip faaliyetlerin merkezden – yani devlet eliyle – planlandığı komünizm veya sosyalizm bulunuyor.
Çin Hak Cumhuriyeti, kurulduğu günden beri Çin Komünist Partisi tarafından yönetiliyor – ve devletin benimsediği ekonomi modeli de partinin adıyla uyumlu olarak komünizm. Yine de özellikle 1980’lerden sonra Çin’in hızlı fakat kontrollü bir biçimde piyasa ekonomisi modelini benimsediği de biliniyor. Bu modele ise Çin, “Çin fenotipli sosyalizm” adını veriyor. Fakat Batı ekonomilerinden farklı olarak bu serbestleşmenin, Çin Komünist Partisi’nin ülke üzerindeki planlama ve üretme tekelini özel sektöre emanet etmesiyle gerçekleşmiyor. Aksine Xi Jinping’in yönetimindeki Çin, son yıllarda özel sektör üzerindeki baskıyı giderek arttırdı.
Dolayısıyla gelinen noktada şirketler (1) serbestçe kurulup büyüyebiliyor, (2) devletin misyonundan ve ideallerinden asla taviz veremiyor ve (3) belirli bir büyüklükten sonra adeta devletin bir kolu haline geliyor. Bu durum Çin Komünist Partisi’nin bir konglomerat (çok-amaçlı holding) gibi davranmasına, ve özel şirketlerin de bu yapı içinde kendine yer bulmasına sebep oluyor. Devlet ve şirketler arasındaki bu zoraki uyum geçtiğimiz sene Xi Jinping’in kendisi tarafından da dile getirildi: Özel sektörün bilgisi ve devletin azizliğini birleştireceğiz.
Yani söylenebilir ki bir çok Çin merkezli şirket, Çin Komünist Partisi’nin ajandası ve politikalarını uyguluyor – ve bunları uygulamak zorundalar. Bu kavrama ise doktrinde devlet kapitalizmi adı veriliyor.
Sebep – Sonuç
Peki bir şirket, kendini nasıl bu yasaklı şirketler listesinde bulabilir? Bunu anlamak için Çin’in uluslararası rakiplerinin endişelerini detaylandırmak gerekiyor.
NATO üye ülkelerinin ve bu eksene yakın diğer devletlerin Çin ile alakalı endişeleri arasında Sincan’da yaşanan insanlık dramı, Hong Kong’un uluslarası özel statüsüne yapılan hukuksuz müdahale, Güney Çin Denizi’nde yaşanan gerilimler ve bölgedeki ülkelerde desteklenen anti-demokratik uygulamar üst sıralarda kendine yer buluyor. Bu dört somut sorun için dört örnek vermek gerekirse:
- Yasaklanan şirketlerden biri Sincan’daki Uygurların yüzlerinin tanınması ve ifşalanması için yazılım geliştiren Hangzhou Hikvision Digital Technology şirketi.
- Bir diğeri, Çin’in Güney Çin Denizindeki gerilimi arttırmasında önemli rol oynayan savaş gemisi üreticisi China Shipbuilding Industry şirketi.
- Belki de en bilinen örnek, ismi ulusal güvenlik endişeleri ile anılan Huawei. Ulusal güvenlik endişeleri sebebiyle Çin ordusuyla ilişkili başka şirketler de bu listede kendine yer buluyor: China Aerospace Science ve Industry Corporation, China North Industries Group Corp.
G7’nin Kritik Gündemi: Çin
Dikkatle takip edilmesi gereken bir başka gelişme ise 11-13 Haziran 2021 tarihleri arasında Londra’da gerçekleştirilecek olan 47. geleneksel G7 oturumu. Almanya, ABD, Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya ve Kanada’dan oluşan G7 ülkeleri, geleneksel olarak her sene gerçekleştirdikleri üst düzey toplantılarda ekonomi, uluslararası strateji ve işbirliği konularını ele alıyor. Bu toplantılarda son yıllarda giderek ağırlığını arttıran bir konu ise Çin’e dair endişeler.
G7 uluslarının gündemlerinde çip krizi, 5G sorunu ve Çin’e dair endişeleri tetikleyen teknoloji şirketlerinin de olması bekleniyor. ABD’nin bu endişelerinin Japonya, Kore gibi Asya ulusların da derin bir şekilde paylaştığı ve geçtiğimiz senelerde ortak hareket etmeye başladıkları biliniyor.
Sonuç olarak bu şirketlere dair kısıtlamaların yakın bir zamanda kalkması söz konusu gibi görünmüyor – aksine, bu sayının artması işten bile değil.