Yapay zekanın hayatlarımıza hızla girmesi ve sürekli ilerleme halinde olması beraberinde pek çok soru ve sorunu getiriyor. Bunlardan birisinin de gelişen teknolojinin insan haklarına etkisi olduğu şüphesiz. Yapay zeka kavramı oldukça geniş bir kavram olsa da, en basit haliyle; makinelerin canlılara özgü bir özellik olan zekaya sahip olabilmesi ve bu zeka ile öğrenme, problem çözme gibi bilişsel işlevleri taklit etmesidir. Yapay zeka temelli teknolojiler ise her gün kullandığımız sosyal medya uygulamalarından ev aletlerine kadar günlük hayatlarımıza fazlasıyla dahil olmuş durumda. Peki günlük hayatlarımıza bu kadar yakından dahil olan bir teknolojinin insan haklarına etkisi konusuna ne kadar hakimiz? İlk bakışta bir ilgisi yokmuş gibi düşünülse de aslında yapay zeka temelli her teknoloji başta veri güvenliği olmak üzere, eşitlik, ayrımcılık yasağı gibi insan haklarının temelini oluşturan başlıca aktörlere karşı bir tehdit içermektedir.
Yapay zeka ile insan hakları ilişkisi
Az önce yaptığımız basit tanıma göre; yapay zeka kullanan makinelere öğretilen birtakım veriler tekrar tekrar kullanılarak, güncellenerek öğrenme ve problem çözme eylemleri yapılmakta. Bu durum da makineye verilen veri her neyse, o yönde bir çıktı oluşmasına sebep olmakta. Dolayısıyla yapay zekanın verileri nasıl ve ne amaçla kullandığı, bireyler arasında ayrımcılık yapıp yapmadığı, belirli grupların belirli içeriklere/teknolojilere erişimini engelleyip engellemediğinin denetimini yapmak oldukça güç. Her ne kadar şu anda bu durum kontrol edilebilir seviyede gibi gözükse de, aslında durum bu şekilde değil. Örneğin yüz tarama kameralarıyla insanların yüzünü tanıyarak suçluların bulunduğu sistemler var. Bu kameralara kişilerin tespitini yapabilmek için belirli özellikler öğretiliyor; siyahi insanların tespit edilmesi gibi. Bu durum da açıkça ırkçılığa sebep oluyor. Ayrıca bu derece hızla gelişen bir alanda yapay zeka sosyal medya hesapları ve internet tarayıcılarıyla sınırlı kalmayıp günlük hayatta kullandığımız her aşamaya girecek gibi görünüyor. Kullandığımız arabadan evlerimizde kullandığımız elektrik süpürgelerine, AVM’de alışveriş yaparken yaptığımız ödemeden okullarda aldığımız eğitime, hatta mahkemelerde yapılan yargılamalara kadar genişlediğinde şeffaf ve hesap verebilir sistemlerle karşı karşıya kalmazsak temel insan hakları büyük tehlikede demektir.
Yapay zeka çağında insan hakları nasıl korunmalı?
Din, dil, ırk, cinsiyet ayrımcılığı yapılarak farklı muamelelere tabi tutulmaları, işlenen verilerin üçüncü kişilerle veya devlet kurumlarıyla paylaşılması gibi risklerin önüne geçmenin yolu; bir an önce yapay zeka gelişimi konusunda evrensel seviyede bir etik çerçeve çizilmesidir. Ulusal seviyede ise yapay zeka temelli teknolojilerin insan haklarına etkisi devletlerin belirleyeceği usullere göre yürütülmeli, denetimler yapılmalı ve yapay zeka temelli sistemlerden doğan zararların azaltılması için gerekli önlemler alınmalıdır. Bu düzenleme ve önlemler de, her teknolojiyi kapsayacak kadar geniş çerçevede ele alınarak insan hakları ihlallerinin önüne geçilmesi için yapay zeka temelli teknolojilere ilişkin tüm aktörlere (yapay zeka üreticileri, iş sahipleri, hizmet sağlayıcılar, yöneticiler, çalışanlar gibi) uygulanabilir hale getirilmelidir. Bu şekilde yapay zekanın neden olacağı insan hakları ihlalleri önlenebilecektir.