Yıl 2050, içecek su için savaşlar çıkan, yiyecek kıtlığı olduğu için çekirge ile beslendiğiniz bir dünya düşünün. Etrafta ne bir kuş, ne bir balık… Ardı arkası gelmeyen seller, heyelanlar… Hava o kadar sıcak ki, artık insan yaşamı bu gezegende barınamıyor, sonumuz gelmiş olmalı.
İklim krizi için acilen aksiyon alınmazsa geleceğimiz pek parlak olmayacak. Ancak bunu ülke yönetimlerinin desteği olmadan gerçekleştirmek mümkün değil. Tam da bu sebeple, 5 Aralık 2019’da Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen İklim İçin Kentler Çalıştayı’nda toplam 24 belediye “İklim İçin Biz Varız” deklarasyonunu imzalayarak acil adımlarla iklim krizine karşı mücadele vereceğini ilan etti. Böylece henüz Türkiye tarafından onaylanmayan Paris İklim Anlaşması’nın temel hedefi olan yeryüzü sıcaklık artışını 2°C’nin altında tutmaya katkı sağlamak için adımlar atacaklarını taahhüt ettiler.
Geçtiğimiz ağustos yayınlanan İklim İçin Kentler İzleme ve Değerlendirme Raporu’nda ise deklarasyonun imzalanmasından temmuz 2021’e kadar yerel yönetimlerin iklimle alakalı eylemleri değerlendiriliyor.
Deklarasyona imza atan yerel yönetimlerden Bornova, Bursa, İzmir, Kadıköy, Karşıyaka ve Tepebaşı belediyelerinin hâlihazırda uygulamaya konmuş iklim eylem planları bulunuyor. Süreç içinde Bursa, İzmir ve Kadıköy Belediyeleri uyum eylemlerini içeren iklim eylem planlarını tamamlayarak uygulamaya koydu. Diğer belediyeler ise iklim eylem planı hazırlık çalışmalarına devam ediyor. İklim İçin Biz Varız Deklarasyonu’nda İstanbul Büyükşehir Belediyesi yer almıyor ancak Kadıköy, Sarıyer, Beşiktaş ve Avcılar ilçeleri imzacı olmuş. Buna rağmen Ekrem İmamoğlu, 2019’da Kopenhag’da düzenlenen Kentler İklim Liderlik Grubu (C40) Belediye Başkanları Zirvesinde İstanbul’un 2050’ye kadar karbon nötr bir kent olma hedefini açıkladı.
Deklarasyonun uygulamada olduğu aralık 2019’dan temmuz 2021’e kadar yapılan uygulamalar kamu binalarının “Yeşil Bina” sertifikalandırması, elektrikli toplu taşıma araçlarının hizmete konulması, atık geri dönüşüm çalışmaları ve yağmur suyu hasadı projelerini içermekte. Güneş enerjisi yatırımları ise tüm belediyelerde ön planda. Bu uygulamalardan bazıları şu şekilde:
- Bursa Büyükşehir Belediyesi, metro istasyonlarının çatısına güneş panelleri yerleştirerek marta kadar metro istasyonlarında kullanılan elektriğin %47’sinin güneş enerjisinden elde edilmesini hedefliyor.
- Ankara Büyükşehir Belediyesi, Avrupa Birliği ile yürütülen ortak bir proje kapsamında Kuşcağız Aile Yaşam Merkezi’ne kurduğu güneş enerjisi sistemi ile yıllık 150 bin lira civarında tasarruf yapmayı hedefliyor.
- İzmir’de Bornova Belediyesi kendi enerjisini güneş panellerinden üretecek Çamdibi Kapalı Yüzme Havuzu’nun yapımına devam ediyor. Havuzun atık suları da arıtılarak sulamada kullanılacak. Bornova Belediyesi ayrıca 2014’de kurulan 300 kW’lık güneş tarlasının kapasitesini 5 MW’a çıkararak belediyenin kullandığı enerjinin büyük bir kısmını güneş enerjisinden sağlamayı ve 2.500 hanenin karbon ayak izini sıfırlamayı planlıyor.
- İzmir Büyükşehir Belediyesi hâlihazırda 875 kW’lık güneş enerjisi santrallerini devreye almış durumda. 2021’in sonunda inşa edilecek beş yeni santralle yıllık üretimi 1,68 GWh’a çıkaracak. Bu, 560 hanenin yıllık tüketimine eşit. Böylece yıllık 840 ton karbon salınımının önüne geçilmesi planlanıyor. Ayrıca bu çalışma ile yıllık yaklaşık 1,7 milyon lira tasarruf yapılması öngörülüyor. İlaveten İzmir, Türkiye’den Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Yeşil Şehirler’e ilk üye olan ve Türkiye’de ilk Yeşil Şehir Eylem Planı’nı (Green City Action Plan) hazırlayan kent.
Kentler, karbon salınımını azaltmak dışında iklim değişikliğinin kötü etkilerinden kaçınmayı hedefleyen adımlar da atmak zorunda. Örneğin, İzmir Büyükşehir Belediyesi Avrupa Birliği’nin Horizon 2020 inovasyon programı kapsamında aldığı 2,3 milyon avro hibe ile hayata geçirilen “Doğa Esaslı Çözümler” projesinin bir parçası. Bu hibe ile yağmur suyunun toprağa geçmesini kolaylaştıran Geçirimli Beton Uygulaması, Polinatör (Böcek) Evi Uygulaması, Endemik Ağaç Dikimi ve Karbon Tutucu Bitki uygulamaları gerçekleştiriliyor. Böylece iklim değişikliği ile birlikte yok olmaya yüz tutan doğal bitki örtüsü restore ediliyor ve yerel ekosistemin düzeni korunuyor.
Tüm bu çalışmalar her ne kadar ümit verici olsa da dünyadaki diğer büyük şehirlerle kıyaslandığında oldukça yetersiz kalıyor. Mesela Londra’da fosil yakıt kullanan araçların şehir merkezine girmesi ücretlendirildi ve İngiltere başbakanı Boris Johnson 2030’a kadar bu araçların satışının yasaklanacağını açıkladı. New York belediyesi ise 2050’ye kadar sera gazı emisyonunu %85 azaltma hedefi için altyapı çalışmaları ile şehir elektriğinin 2030’a kadar tamamen yenilenebilir enerji ile sağlanmasını planlıyor. Öte yandan Paris’te hava kirliliğini ve trafiği azaltmak için hız sınırı 30 kilometreye indirildi. Paris belediyesi altyapı çalışmaları ile bisiklet ve yaya ulaşımını kolaylaştırmayı, otopark alanlarını seyrelterek de kişisel araç kullanımını azaltmayı amaçlıyor.
Bu gibi uygulamaların yanında Türkiye’deki çalışmalar okyanusta bir damla gibi. İklim İçin Kentler İzleme ve Değerlendirme Raporu’nda şehirlerdeki çalışmaların yavaş kalmasındaki sebepler arasında belediyeler arasındaki ve içindeki hiyerarşik yapı ve kapasite yetersizliği yer alıyor. Bu sorunlar, devlet desteği ile altyapı çalışmaları yapılması ve teknolojik kapasitenin artırılması gerektiğine işaret ediyor.
Türkiye iklim krizi ile mücadelede henüz yolun başında. Durumun aciliyeti göz önünde bulundurulduğunda kısa zamanda çok iş başarmak gerekiyor. Fakat tüm yönetimler acilen üstüne düşeni yaparsa Türkiye’nin dünya ülkeleri seviyesine çıkması imkansız değil.