Herkese merhaba!
Evet, hepimiz aynı şeyi, teknoloji dünyasının skandallar kraliçesini konuşuyoruz. 4 Ekim 2021 günü ne yaşadığımızın hikayesini başından sonuna bu bültende bulacaksınız. İşin güzel tarafı ise olanları anlamak için teknik bilgiye ihtiyacınız olmayacak.
Güzel gelişmeler de olmuyor değil. YouTube, uygulamadan çıkıldığında çalmayı devam ettirme özelliğini yıllar sonra geri getirmeye hazırlanıyor (hemen sevinmeyin). Bunun için Spotify’a teşekkür etmemiz gerekmesi ise insanı güldürüyor. Detaylar aşağıda. Ayrıca Microsoft, Windows 11 ve Office 2021’i satışa sundu. Google ise Pixel 6’yı tanıtacağı etkinliği sonunda duyurdu.
Lafı uzatmıyor, keyifli okumalar diliyorum!
Ata 🦁 ☀️
GELİŞMELER
YouTube Music, uzun zamandır hasret kaldığımız arka planda çalmaya devam etme özelliğini şimdilik yalnızca Kanada’daki kullanıcıları için geri getiriyor.
YouTube’un arka planda çalmaya devam etme özelliği, akıllı telefonların ilk yıllarında mevcut olan ancak zamanla Google’ın yalnızca ücretli YouTube üyelerine sunmaya karar verdiği bir özellik. Google, 3 Kasım 2021’den itibaren Kanada’da kullanıma sunacağı bu değişiklik ile birlikte Spotify’ın iş modelini deniyor olacak. Ücretsiz üyelik sahibi kullanıcılar başka bir uygulamadayken veya ekranları kilitliyken YouTube videolarını dinlemeye devam edebilecekler; ancak videolar ara ara kesilecek ve içlerine reklam yerleştirilecek. Bu özellik, premium üyeliği olmayan Spotify kullanıcılarına tanıdık gelecektir.
YouTube cephesindeki tek yenilik bu değil. Google, YouTube’a basit ama çok kullanışlı bir özellik daha ekliyor. Şayet kullandığınız mobil YouTube uygulamasında ve bilgisayarınızda aynı hesapla oturum açtıysanız, bundan sonra telefonunuzda yarım bıraktığınız videoyu izlemeye bilgisayarınızda otomatik olarak devam edebileceksiniz. Mobil uygulamada yarım bırakılan video YouTube’un web sürümünde bulunan “mini-player”da oynatılmaya devam edecek.
Daha önceki bültenlerimizde detaylarıyla işlediğimiz Pixel 6 sonunda resmi olarak tanıtılıyor. Google’dan gelen açıklamaya göre şirket 19 Ekim 2021 Salı günü saat 20.00’de (TSİ) yeni telefonunu tüm dünyanın beğenisine sunacak.
Cihazın beklenen özelliklerine dair sızıntıları Teknoloji’nin önceki sayısından okuyabilirsiniz. Pixel 6’nın açıklanacak tüm özelliklerini Google etkinliğinden sonra bültende aktarıyor olacağız.
Tanıtımından evvel kurulum dosyası sızdığı için özelliklerine ve tasarımına önceki bültenlerde etraflıca yer verdiğimiz Windows 11 ve Office 2021 geçtiğimiz gün kullanıma sunuldu.
Ofis ürünleri tarafında tasarım özelinde şaşırtıcı yenilikler bulunmasa da çok kullanışlı yeni özellikler mevcut. Office 365 üyeliği bulunan kullanıcılar bundan böyle Google Docs’taki gibi aynı belge üzerinde aynı anda çalışabilecekler, gelişmiş dil çevirileri desteğinden ve yazım asistanından faydalanabilecekler. Profesyonel Excel kullanıcıları için de kullanışlı yeni fonksiyonlar bulunuyor. Office 2021’nin öne çıkan tüm özelliklerine buradan ulaşabilirsiniz.
Windows 11 ise alışık olduğumuz Windows deneyimini yepyeni bir tasarımla buluşturan bir işletim sistemi. Aslında Windows 10 piyasaya sürüldüğünde Microsoft bunun “son” Windows sürümü olacağını ve bundan sonra Windows 10’u geliştirmeye odaklanacaklarını belirtmişti. Windows 11, bu plandan vazgeçildiğini gösteren bir ürün. (Microsoft’un konuya dair yaptığı son açıklamaya göre Windows 10’a verilen destek 2025 yılında sona erecek.)
Windows 11’de nesillerdir alışık olduğumuz Başlat menüsü yeniden tasarlanmış. Tasarım, macOS işletim sistemlerindeki Dock’u andırıyor. Yine de, alıştığımız Başlat menüsünü sevenler unutulmamış; klasik Başlat menüsü tasarımına dönüş hâlâ mümkün. Ayrıca Windows 11, Apple cihazlardan alışık olduğumuz kullanışlı “widget”larla birlikte geliyor. Bu küçük araçlar sayesinde hava durumu kontrolü, son dakika haberlerine erişim, haftalık takvimdeki etkinlikleri inceleme gibi günlük ihtiyaçları gidermek kolaylaşıyor.
İLETİŞİM
Facebook’ta yaşananların baştan sona hikâyesi
Ata Aydın Uslu
Herkesin dilindeki şirket, yine herkesin dilinde. Hayır, Frances Haugen’in Facebook hakkındaki ithamlarından bahsetmeyeceğim, onlar bir sonraki yazının konusu.
Facebook, 13 Mart 2019’daki 24 saatten uzun süren erişim sorununun ardından en büyük erişim sıkıntısını yaşadı. Evet, muhtemelen bunu hatırlamıyordunuz. Dün yaşananlar çok daha fazla konuşuldu çünkü 1) her şeyi çabuk unutuyoruz, 2) sanırım tüm dünyada bir dijital bilinçlenme var, 3) sıradan kullanıcılardan şirketlerin satış ve pazarlama departmanlarına kadar, hepimiz Facebook sistemlerine yıllar geçtikçe daha da bağımlı olduk. Özellikle de birbirimizden uzak, “insanî” iletişimsiz geçirdiğimiz bir pandemi döneminin ardından, bu uygulamalar hayatımızı daha da etkiler hâle geldi.
Facebook ve bünyesinde bulundurduğu diğer uygulamalar olan WhatsApp, Instagram ve Messenger çöktü. Şirketin hiçbir mobil veya web uygulamasına kimi ülkelerde 5, kimi ülkelerde 8 saat boyunca erişilemezken, erişim sıkıntısı şirketin kendi iç sistemlerine de sirayet etti. Facebook çalışanları, oturum açılarak girilen kimi mekânlara giremedi, şirket sistemlerini kontrol eden araçlara erişemediler. Bu da erişim sorununun giderilmesini geciktirdi.
Erişim sıkıntısının nedenine ve yaşananlara gelelim. Facebook’un altyapıdan sorumlu Başkan Yardımcısı Santosh Janardhan, yazdığı bir blog yazısında yaşananların sebebini açıkladı. Siber güvenlik dünyasında bu açıklamanın “eksik” veya “yalan” olduğunu düşünen uzmanlar da var, ancak elimizdeki resmi açıklama bu. Kurumsal hayatta karşılaşılan çoğu büyük krizde olduğu gibi olay, çok basit hataların arka arkaya dizilmesiyle meydana gelmiş. Teknik detaylara çok girmeden adım adım aktarıyorum:
1. Facebook içinde bir ekip, sıradan ve planlanmış bir bakım/onarım çalışması kapsamında şirketin “omurgasını” oluşturan veri merkezlerinin erişim adreslerini de etkileyen bir komut çalıştırıyor. Normalde, çalıştırılacak bu komutu denetlemesi gereken bir uygulamada ise fark edilmeyen küçük bir yazılım sorunu var ve kod, ne yapacağı denetlenmeden çalıştırılıyor.
2. Facebook’un dünya üzerinde birçok farklı ülke ve bölgede çok sayıda farklı veri merkezi var. Ancak bunların hepsi, belirli işlevleri (ör. anasayfa içeriklerini yüklemek, kullanıcının ilgi alanlarını profillemek ve uygun içerikleri tespit eden algoritmalar çalıştırmak, güçlü işlemciler gerektiren lineer cebir hesaplamaları yapmak vb.) yerine getirebilmek için şirketin “omurga” olarak tanımladığı az sayıdaki önemli ve büyük veri merkezleriyle iletişim kurmak zorunda.
3. Bakım/onarım kapsamında çalıştırılan bu kod ise şirketin bu omurga sisteminin, diğer tüm “ikincil” Facebook veri merkezleri ve İnternet ile olan bağlantısını kesmiş. Ancak bu, omurga sistemlerde bir çökme yahut sızıntı anlamına gelmiyor. Açıklayayım:
İnternet’e bağlı tüm cihazların, kendilerine gelen mesajları alabilmek için birer posta kutuları ve adresleri olduğunu, ve herkesin bir Adres Defteri vasıtasıyla diğer bilgisayar ve veri merkezlerine ulaştığını hayal edin. Şimdi de bakım kapsamında çalıştırılan bu kodun, bu adres defterindeki Facebook omurga sunucularının adreslerini yanlışlıkla sildiğini düşünün… Bir çökme yahut kapanma söz konusu olmasa da Facebook’un kendi veri merkezleri ve şirket-içi sistemleri, yalnızca adresi bilmediklerinden bu omurga sisteme ulaşamadılar. Bu da şirket çalışanlarının sorunu uzaktan, yani kendi şirket-içi uygulamalarıyla dahi çözmelerini imkânsız hâle getirdi. Bir ada düşünün; ada da, adaya ulaşan tüneller de yerli yerinde ancak siz tünel girişlerinin adreslerini kaydettiğiniz defteri yaktınız…
4. Bu, yaşanan sıkıntının ilk etabı imiş. İkinci aşamada ise omurga veri merkezlerine erişemeyen “ikincil” veri merkezlerinin her biri, “ben erişemiyorsam herhalde ağ trafiğimde ciddi bir sorun var” diyerek (ciddi bir sıkıntı olmadığı, omurga hâlâ çalıştığı hâlde) İnternet’teki geri kalan tüm cihazlara Facebook erişim adreslerinin beyanını otomatik olarak kesmişler.
5. Biz sıradan kullanıcıların cihazları Facebook, Instagram veya WhatsApp’a erişmek istediklerinde öncelikle bu “ikincil” sunuculara istek gönderiyoruz. İsteğimizi alan bu sunucular da “omurga” ile bağlantı kuruyor ve talebimiz yerine geldiğinde bize cevaplarını (ör. arkadaşlarımızın fotoğrafları, mesajları) gönderiyorlar. Haliyle, yaşanan durum nedeniyle hiçbirimizin telefonu/bilgisayarı, gönderdiği “anasayfamı göster”, “yeni mesajları göster” gibi isteklerine yanıt alamadılar.
6. Tüm bunların sonucunda Facebook, mühendislerini fiziki olarak bu veri merkezlerine yollamak zorunda kalmış. Burada da zincirin son halkasını oluşturan ve erişim sıkıntısını 8 saate kadar çıkaran son sorun meydana gelmiş:
Türkiye ve dünyada tüm ciddi kurumların veri merkezlerinin bulunduğu bina ve odalara erişim, çok, çok ciddi güvenlik önlemleriyle koruma altındadır. Hatta şirket bilgi güvenliğine önem vermese dahi uyumlu olunması gereken bazı yasa ve standartlar bunu şart koşar. Facebook çalışanları da veri merkezlerine fiziken gittiklerinde kendi güvenlik önlemlerinin azizliğine uğramışlar. Şirket tabii ki açıklamasında buradaki önlemlerin neler olduğundan bahsetmiyor, ancak mühendislerin sunuculara fiziken eriştiklerinde dahi sunucuları modifiye edememeleri için alınmış güvenlik önlemleriyle karşılaştıklarını biliyoruz. Bu da sorunun çözülmesini daha da geciktirmiş. Neyse ki sonunda sorunu çözmeyi başarmışlar.
Son olarak, erişim sorununun çözüldüğünü hepimiz aynı anda fark etmedik tabii. Yabancı ülkelerde arkadaşları olanlar bunu fark etmişlerdir. Bunun sebebi; tüm sorunlar çözülmüş olsa dahi, tüm ilginin ve basının odak noktası hâline gelmiş vaziyette olan Facebook sistemleri şayet herkese aynı anda açılacak olsalardı bu sefer de yoğunluktan çökeceklerdi. Normalde o anlarda uygulamaya girmeyecek kullanıcılar dahi uygulamaları açıp test etmek isteyecekti. Şirket bunun önüne geçmek için tüm sorunlar giderildikten sonra dahi tüm sistemlerini herkese aynı anda açmamış. Bu da erişim sıkıntısının farklı kullanıcılar için farklı zamanlarda giderilmesinin müsebbibi.