Eylül 2019’da kapısını ziyaretçilere açan Odunpazarı Modern Müze’nin (OMM) tasarımı, Odunpazarı Evleri’nden esinlenilerek, Japon ve Osmanlı mimarisinin harmanlanmasıyla yapılmış. Binada bu sebeple beton kullanımı en aza indirilmiş ve ahşap, kâğıt, taş gibi malzemelere öncelik tanınmış. Bu karar her ne kadar estetik bir tercihmiş gibi gözükse de son yıllarda tahta binalar iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir çözüm yolu olarak karşımıza çıkıyor.
Uluslararası Enerji Ajansı’nın raporuna göre enerjiye bağlı küresel sera gazı salımlarının %10’u inşaat sektörü için üretilen çimento, çelik ve camdan kaynaklanmakta. Enerji verimliliği, yenilenebilir enerji ve hidrojen/elektriğe bağlı ısınma yöntemleri binaların karbon ayak izini azaltsa da binaların fiziksel yapılarına gömülü olan karbonu (inşaat sırasında salınan CO2) azaltmak için yeteri kadar çaba sarf edilmiyor.
Bu bağlamda Avrupa Komisyonu, AB’deki tüm yeni binaların yaşam döngüleri sırasında (inşa ve yıkım süreçleri dahil) salınan karbonun hesaplanmasını zorunlu kılacak bir teklif üzerine çalışıyor. Fakat bu teklif, salımların azaltılması için zorunlu bir hedef getirmiyor.
Binaların gömülü karbonunu azaltmanın en iyi yöntemlerinden biri, insanlığın bin yıllardır haşır neşir olduğu ahşap. Çapraz lamine ahşap (ÇLA), genellikle karaçam, ladin ve çam ağacından üretilen dayanıklı bir yapı malzemesi. En fazla İskandinav yapıların iç mekanlarında kullanılan ÇLA’ya tüm dünyada rastlamak mümkün. ÇLA üretimi için tek bir kütükten elde edilen katmanlar birbirlerine dik açılı olacak şekilde üst üste konup hidrolik basınç ve yapıştırıcılarla sabitleniyor.
Ağaçlar büyürken havadan karbondioksit emiyor. Bu ağaçlar yakılmadan veya çürümeden uzun süre muhafaza edilirse, negatif emisyon yaratarak iklim değişikliğini geriye çevirebilir. Öte yandan ÇLA’nın binaların gömülü karbonunu azaltmak dışında önemli başka faydaları da var. Tahtadan binaların da betondan temellere ihtiyacı var ama ÇLA’dan yapılan binalar çok daha hafif olduğu için daha küçük temele ihtiyaç duyuyor. Ayrıca ÇLA’dan yapılan ürünler modüler olduğu için fabrikalarda seri üretilebiliyor, dolayısıyla inşaat alanında daha az işçilik gerektiriyor. İngiliz bir mimara göre ÇLA’nın bu özellikleri, Londra’da inşa edilen altı katlı küçük bir apartmanın inşa süresini ve maliyetlerini %15 azaltmış.
Sürdürülebilir mimari konusunda çalışan ABD merkezli düşünce kuruluşu Architecture 2030’un Başkanı Vincent Martinez’e göre ÇLA’nın yaygınlaşmasının önündeki tüm teknik engeller kalkmış durumda. Malzemenin yangına ve depreme karşı dayanıklı olduğu kanıtlandı ve pek çok yerde inşaat yönetmelikleri daha uzun tahtadan yapılara izin verecek şekilde güncelleniyor. Sırada müteahhitlerin ve halkın ahşap binalara karşı olumsuz ön yargılarını kırmak var.
Bu ön yargıları kıran bir şirket de Los Angeles’ta ÇLA’dan 22 metre yüksekliğinde ve 11.600 metrekare alana sahip bir iş merkezi inşa eden Boston merkezli Shawmut Design and Construction şirketi. Kaliforniya’nın açık ve kapalı alanları birbirine bağlayan mimari geleneğine uygun tasarlanan bu binada kullanılan ÇLA da Amerika’da üretileceği için yapı, ithal malzemelerden inşa edilen binalardan çok daha çevreci olacak.
ÇLA’nın yükselişi mimari ve çevresel olarak oldukça ilgi çekici olsa da başarıya ulaşabilmesi için devletlerin açık desteği gerekiyor. Bazı tür ağaçların yetişmesi 40, 60 ve hatta 80 sene sürebiliyor. Gerekli ahşabın sürdürülebilir bir şekilde üretilebilmesi için iyi bir planlama ve öngörülebilir bir pazara ihtiyaç var. Bu bağlamda politika yapıcılara önemli görevler düşüyor.