Hava kirliliği denilince aklımıza Çin ya da diğer Güneydoğu Asya ülkeleri geliyor olabilir. Peki bu tehdidin boyutu yalnızca belirli bölgelerle sınırlı değilse? Hatta yolda yürürken bile zehirleniyor olabilir miyiz?
Günümüzün en büyük sorunlarından biri olan hava kirliliğinin birçok nedeni var, fakat hepsinin temelindeki ortak problem bilinçsizlik. Konutlarda kullanılan kalitesiz yakıtlar, düzenli egzoz muayenesi yapılmayan araçlar, doğaya zarar veren kozmetik ürünler, filtresiz fabrika bacaları, yerleşim yerlerine yakın sanayi, yeteri kadar gelişmemiş toplu taşıma…
Tabii kalıcı çözümler için atılması gereken ilk adım fosil kaynaklı yakıtları hayatımızdan çıkarmak. Kömür, linyit, benzin ve türevlerinin kullanımı hava kirliliği sorununu her geçen gün daha da derinleştirmektedir. Temiz enerji kaynaklarının gündemimize girmeye başlamasıyla farkındalıkta aynı oranda artmaktadır. Bu alanda Almanya en yüksek yenilenebilir enerji kullanım oranına sahip ülke iken, Türkiye listede kendine sekizinci sırada yer bulabilmiştir.
Kronikleşen akciğer hastalıklarının temel sebeplerinden biri artan hava kirliliğidir. Bu konudaki araştırmalara göre, hava kirliliği özellikle çocukların akciğer gelişimini olumsuz etkilemekte ve kirliliğin yoğun olduğu bölgelerde astım ve KOAH gibi kronik hava yolu hastalıkların görülme sıklığını artırmaktadır. Türkiye’nin hava kirliliği konusundaki sınavı ne yazık ki olumsuz seyretmektedir. Türkiye, 106 ülkeyi kapsayan 2020 Dünya Hava Kirliliği Raporunda üç sıra gerileyerek 46’ncı sırada yer aldı. 2019 raporunda, Türkiye 96 ülkenin yer aldığı listede 43’ncü sıradaydı. Bu da hava kirliliğinin ciddi bir sorun olarak ele alınmadığını ve kalıcı çözümler için adım atılmadığını göstermektedir.
Pandemi şartları ne kadar dünyamızı ekonomik olarak zarara soksa da, bazı konularda olumlu etkilerde de bulunmuştur. Avrupa genelinde bir çok şirketin evden çalışmaya geçmesiyle beraber ulaşım yoğunluğunun ve egzoz gazlarından havaya karışan zararlı partiküllerin azaldığı tespit edilmiştir. Covid döneminde sanayi sektöründeki duraklamalar da hava kalitesine olumlu yönde ivme katmıştır. ABD’de kapanma döneminden sonra yapılan ölçümlerde NO2 düzeyinin 49% ve karbonmonoksit düzeyinin 37% oranında düştüğü görülmüştür.
Ancak bu tablolarda verilen değerlerin genel rakamlar olduğunu bilmek gerekmektedir. Nitekim havadaki parçacık miktarları şehir içlerinde de bölgesel olarak değişmekte ve bu sebepten dolayı şehirlerin tek bir ortak kirlilik değerleri olmamaktadır.
Özellikle ana yollara yakın evlerin en büyük sorunu gürültü kirliliği olarak gözükse de, en büyük risk araba egzozlarından salınana parçacıkların sebep olduğu kronik akciğer rahatsızlığı olabilir. Araçlardan atılan egzoz gazları hem yol kenarından yürürken hem de yaşadığımız evlerimizde sağlığımıza kalıcı hasar verebilir. Yol kenarlarına yapılacak parklar ve bahçeler bu durumun yarattığı olumsuzluğu telafi edecek çözümler olabilir. Trafikte özel araçları daha az tercih edersek veya benzinli araçlar yerine elektrikli arabalara geçersek, kendi hava kalitemizi arttırmamızın yanı sıra, bizden sonraki nesillere de daha temiz bir dünya bırakabiliriz.