1 Şubat 2021 sabahı uluslararası kamuoyu, Güney Asya ülkelerinden birinde gerçekleşen darbeye uyandı. Söz konusu ülke iki isimle birden biliniyor; Myanmar, veya, Burma. Burma, ülkede çoğunluk olan Bamar’ların ülkesi anlamında kullanılıyor. Myanmar ise ülkeye 1989 senesinde demografik yapının çeşitliliği sebebiyle verilen bir isim. İki ismin hem yerel halk, hem de uluslararası toplum nezdinde popüler olduğu ülkenin resmi adı 1989 itibarıyla Myanmar; fakat bu adın resmileşmesi ve günümüze kadar yaşadığı evrim, Myanmar’ın demokrasi ve darbe tarihiyle ilgili önemli ipuçları taşıyor.
Modern Myanmar’ın tarihi de çoğu Güney Asya ülkesi gibi İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra başlıyor. 20. yüzyılın ilk yarısında Japonya ve Birleşik Krallık’ın Asya’da yarattığı etkiler neticesinde Londra’dan bağımsızlık talep eden Burma milliyetçileri, savaşın sonunda, 1948’de bağımsızlıklarını elde ediyor ve Burma Birliği kuruluyor. 1948-1962 yılları arasında sivil liderler tarafından yönetilmeye çalışılan devlet, bu yıllarda anti-komünist retorik ve eylem planı uygulamaya çalışıyor. Fakat merkezi yönetimin başarısızlığı ve Asya’da yükselen komünizm sebebiyle 1962 yılında ülke ilk askeri darbesini tecrübe ediyor. Darbeyi takip eden 49 yıl boyunca ülke, cunta tarafından yönetiliyor.
Cunta yönetimi, 1989’de Burma’nın adını Myanmar olarak değiştiriyor. Bu değişikliğin sebebini Burma’nın sınırlarında yaşayan farklı etnik ve kültürel farklılıklara saygı olarak nitelendiren yönetim, aslında en az 20 yıl sürecek bir isim karmaşasına yol açıyor. Öyle ki askeri yönetim karşıtı kişi ve gruplar Burma’yı kullanmaya devam ederken, hükümet ve ona yakın gruplar, ülkeye Myanmar’ı ismiyle hitap ediyor. Ülkenin ismi, darbelerin yarattığı meşruiyet sorunu yüzünden tartışma konusu oluyor. Bu konuya dair belki de en popüler an, 2007 tarihli bir Birleşmiş Milletler toplantısında ABD elçisinin ülkeden Burma olarak söz etmesi üzerine Myanmar elçisi tarafından uyarılması ve ABD elçisinin bütün bir oturuma “söz konusu ülke” tanımıyla devam etmesidir. Gerçekten de, başta ABD, Kanada ve İngiltere olmak üzere dünyanın önemli devletleri 2010’lara kadar Myanmar ismini kullanmamıştır. Öte yandan, Türkiye’nin 1995 tarihli Resmi Gazetelerinde Myanmar ibaresini kullandığı görülebilir; Türkiye, ülkenin yeni ismini kullanmaya dünyanın çoğunluğu gibi 90’larda başlamıştır. 2010’da emekli reformist general Thein Sein’in seçilmesi ilk kez genel seçimler sonucuyla başa gelen bir yönetimle tanışan Myanmar, ardından gelen senelerde hem demokrasi destekçilerinin hem de askerlerin Myanmar ismini desteklemesiyle beraber uluslararası arenada bu ikilem bir kenara bırakılıyor. Bugün, tüm ülkeler Myanmar ismini kullanmaktadır.
Yine 1988 senesinde ordu, ülkenin her tarafında gerçekleşen geniş çaplı sivil eylemler sonucu Myanmar’ın ekonomisini bir nebze de olsa liberalleştiriyor ve eski yönetimin totaliteryen sosyalist anlayışından uzaklaşmak için hamleler yapıyor. Öyle ki, ordunun popülaritesine ve son 2 senede ülkeye az da olsa giren dış yatırıma güvenen Myanmar Ordusu, 1990 senesinde seçimler düzenliyor; fakat 1988 senesinde Suu Kyi tarafından kurulan Ulusal Demokrasi Partisi oyların %56’sını alarak yönetimi tek başına devralmaya hak kazanıyor. Ordu, seçimleri kabul etmiyor, ve 2011 yılına kadar daha sürecek totaliter rejimin temelleri atılıyor. Aynı sene Suu Kyi ev hapsine alınıyor ve 2010 senesinde çıkan af kararına kadar aradaki 30 senenin çoğunu ev hapsinde geçiriyor. 2015 senesinde seçimlere Suu Kyi liderliğinde katılan Ulusal Demokrasi Partisi %60 oy alarak tek başına hükümet kuruyor, 2020 Kasım’da da benzer bir oy oranı ile iktidarını koruyor. 1 Şubat 2021 darbesi ile tutuklanan Myanmar Hükümet Lideri Suu Kyi, 1991 senesinde Myanmar’ın demokratikleşmesine verdiği katkılardan dolayı Nobel Barış Ödülü’ne de layık görülmüştü. Suu Kyi, 1988 tarihinden seçildiği 2015 tarihine kadar demokratikleşme talebini her fırsatta belirten Myanmar halkının liderliği rolünü üstlendi ve neredeyse 50 yıl boyunca askerlerin kontrolünde olan Myanmar’a 2015 senesinden itibaren yarım yüzyıl sonra ilk kez sivil bir lider tarafından yönetilme deneyimini yaşattı.
2021 senesinde gerçekleşen darbeye halkın vereceği tepki, son 60 yılın 50 yılını cunta yönetimlerle; 4 senesini de askeri kabinelerle geçirmiş Myanmar’da gerçekleşen demokratikleşmenin sağlamlığı hakkında bir fikir verecek. Bugün itibariyle AB ve BM tarafından şiddetle kınanan bu darbeye ABD daha yüksek perdeden cevap vererek, ambargo gibi yaptırımların da gündeminde olduğunu açıkladı. Myanmar’ın komşusu, ticaret ve savunma ortağı Çin de darbe yönetiminden memnun olacağa benzemiyor. Şimdiden otoritesini kurmaya başlayan Myanmar darbeci yönetiminin artacak baskılara nasıl tepki vereceği ileriki haftalarda daha da belirgin olacaktır.
Bir not – Güney Asya’da Myanmar ile benzer karakteristiklerde bazı ülkeler bulunuyor; Tayland, Kamboçya ve Laos. Çin ile ekonomik ve politik boyutta çok yakın ilişkilere sahip bu ülkelerde demokratik kurumlar varlıklarını ya gösteremiyor, ya da bu kurumlar bulunmuyor. Artan jeopolitik rekabet gereği Güney Asya ülkelerinde etkilerini arttırmak isteyen ABD, Japonya ve Avustralya gibi ülkelerin bu tip anti-demokratik ülke ve yönetimlerle ilişkilerinin 2020’lerde önemli bir sınavdan geçeceği belirtilebilir.
Myanmar Darbesi, bu sınavların ilkini temsil ediyor.