Novus Yeşil’den herkese merhaba! Bugün 16 Kasım Salı, saat 10:00. Artık rahat bir nefes alabilirsiniz sevgili okuyucularımız. Aylardır size iklim değişikliği tartışmalarının hedefindeki COP26 konferansından bahsediyorduk. Glasgow’daki bu tarihî etkinlik bir günlük uzatmayla 13 Kasım Cumartesi günü sona erdi. Gelin bu bültende COP’un neleri başarıp neleri başaramadığına hızlıca bir göz atalım.
Bu haftanın konuları;
🌐🤝🏼 Nihayet COP26
🎸🎤 Coldplay
📱 Facebook’ta dezenformasyon
👨🏫 İstanbul’un planı
😷 İlk iklim hastası
İyi okumalar,
Yörükcan
GELİŞMELER
Coldplay: 100 milyondan fazla albüm satmış dünyaca ünlü rock grubu Coldplay, turnelerinin karbon ayak izini hesaplamak için Londra’da Imperial College’daki bilim insanları ile iş birliği yaptı. Coldplay, 15 Ekim’de çıkan albümleri, Music of the Spheres’in (Kürelerin Müziği), turnesine 18 Mart 2022’de Costa Rica’dan başlayacak. Grup, 2019’da bundan sonra sürdürülebilirliğe daha fazla önem vereceğini ve karbondioksit salınımını en aza indirmek için adımlar atacağını açıklamıştı. Spesifik olarak Coldplay, turnelerinin karbon ayak izini bir önceki turnelerine göre %50 azaltmaya, geri kalan salınımı ise doğa temelli çözümler ve karbon yakalama ile bertaraf etmeye söz verdi.
Facebook: Real Facebook Oversight Board ve Stop Funding Heat isimli iki kâr amacı gütmeyen kurumun yaptığı analize göre, Facebook’ta 195 grup ve sayfada yayınlanan iklim değişikliğini inkar eden 818 bin gönderi, günde ortalama 1,36 milyon kez görüntülenmiş. Çalışmaya göre bu gruplardan 41 tanesi sadece iklim değişikliğini çürütmeye adanmış gruplar. Facebook’un iklim değişikliğiyle ilgili güvenilir bilgi sağlamak için öne çıkardığı İklim Değişikliği Bilim Merkezi ise günde sadece 100 bin tık almış. Sivil toplum kuruluşlarının veri tabanındaki bu grupların gönderilerinin etkileşim oranları son yılda %77 artmış durumda ama Facebook bu konuda yeterli önlemleri almıyor.
İstanbul’un planı: İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 5 Kasım’da, geçtiğimiz aylarda müzeye dönüştürülen Hasanpaşa Gazhanesi’nde İstanbul’un İklim Vizyonunu ve İklim Değişikliği Eylem Planını açıkladı. Buna göre şehrin karbondioksit salınımlarını 2030’da mutlak olarak %52 azaltması ve 2050’ye kadar kentin karbon nötr olması bekleniyor. Planın bazı diğer önemli hedefleri ise şu şekilde; tüm otomobil, taksi ve otobüslerin elektrikli olması, günlük yolculukların %50’sinin bisikletle ve yürüyerek yapılması, kağıt ve ambalaj atıklarının %100 geri dönüştürülmesi, kişi başı su kullanımının %11 azaltılması. İBB, iklim değişikliğine karşı acil önlemler alan belediyelerin oluşturduğu küresel C40 organizasyonuna dahil olan Türkiye’nin tek belediyesi.
İstanbul’da çöpten enerji: İBB’nin Kemerburgaz’da açtığı 1,4 MW’lık yeni biyometanizasyon tesisi, günde 130 ton organik atıktan elde edilen biyo-metanı yakarak beş bin hanenin ihtiyacını karşılayacak elektrik üretecek. Çürütülen bu çöplerden ayrıca 40 ton katı, 65 ton sıvı olmak üzere toplam 105 ton organik gübre elde edilecek. İBB aynı zamanda geçen sene işletime alınan Seymen Biyokütle Enerji Santrali’nin kapasitesini 25 MW’dan 37 MW’a çıkardı. Bu tesiste, düzenli depolanan çöplerin yıllar içinde ürettiği biyogaz yakılarak enerji üretiliyor. İleride projenin 90 MW’a çıkarılarak dünyanın en büyüğü olması planlanıyor. Son olarak, İBB, birkaç yıldır inşa etmekte olduğu Avrupa’nın en büyük atık yakma tesisini 26 Kasım’da açmaya hazırlanıyor.
İlk iklim hastası: Geçtiğimiz yaz 70 yaşında Kanadalı bir kadına dünyada ilk defa iklim değişikliğine bağlı bir hastalık teşhisi konuldu. Nelson, British Columbia’da acil servis doktorluğu yapan Kyle Merritt, sıcaklıkların 49℃’yi aştığı ve 500 kişinin ölümüne sebep olan bir sıcak hava dalgasına ve orman yangınlarının sebep olduğu hava kirliliğine bağlı olarak bir kadının ciddi şekilde hastalandığını tespit etti. İlk defa sıcak çarpması vakasıyla karşılaşan acil servisteki doktorlar ve hemşireler, marketlerden aldıkları su fışkırtma şişeleriyle hastayı serinletmeye çalıştılar. Bu durumu takiben Kyle, bölgedeki 40 sağlık çalışanı ile “Gezegensel Sağlık için Doktorlar ve Hemşireler” adını verdikleri bir inisiyatif oluşturdu.
COP26
Acı tatlı bir konferans
Yörükcan Erbay
İklim değişikliği ve çevre gibi konulara ilgi duyuyorsanız geçtiğimiz haftalarda İskoçya’nın Glasgow kentinde düzenlenen COP26 konferansını duymuşsunuzdur. Ekrem İmamoğlu’nun da ziyaret ederek konuşma yaptığı bu etkinlik, dünyanın iklim değişikliğiyle mücadelesini ve hatta geleceğimize nasıl yön vereceğimizi belirleyen en önemli olay. Peki neden COP26 bu kadar önemli ve konferans başarılı oldu mu?
1992’de imzalanan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, uluslararası arenada ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadele etmek için attıkları ilk adım oldu. 1997’deki Kyoto Protokolü’nden beridir de her sene ülkeler, bu konuyu görüşmek üzere Partiler Konferansı’nda (Conference of Parties, COP) bir araya geliyor. 2015’te COP21’de ülkeler Paris Anlaşmasını imzalayarak küresel ısınmayı 2℃’de sınırlandırmaya ve 1,5℃’de tutmak için de ellerinden geleni yapmaya karar verdi. Bu uğurda her ülke kendi ulusal katkı beyanlarını açıkladı. Bu beyanların her beş senede bir yenilenmesi gerekiyor ve bu yenileme de COP26’ya kaldı.
Paris Anlaşması’ndan sonra ülkelerin yayınladıkları ilk ulusal beyanlar aşırı yetersizdi ve 2100 yılında küresel sıcaklık artışının 4℃’ye çıkmasına sebep olabilirdi. Bu sebeple COP26’nın en önemli amacı 1,5℃ hedefini hayatta tutmaktı. COP26’nın diğer önemli amaçları ise iklim değişikliği adaptasyonuna harcanan finansmanın ciddi oranda yükseltilmesi ve gelişmekte olan ülkelere söz verilen yıllık 100 milyar dolarlık fonun gerçekleşmesiydi.
Konferans öncesinde ve sırasında küresel sera gazı salınımlarının %81,3’ünü temsil eden 152 ülke ulusal beyanlarını güncelledi veya ilk beyanlarını sundu. En büyük sürpriz ise şüphesiz Hindistan’dan geldi. Konferans öncesi net sıfır hedefi açıklamayı reddeden Modi hükûmeti, COP’un ikinci haftasında Hindistan’ın 2070’e kadar net sıfır salınıma ulaşacağını ve 2030’a kadar da ülkenin elektriğinin yarısının yenilenebilir enerjiden karşılanacağını açıkladı. Hindistan’ın bu hamlesi tek başına küresel ısınma projeksiyonlarını 0,2℃ düşürdü.
Konferansın ilk haftasında da bir dizi geniş tabanlı hedefler ve anlaşmalar açıklandı:
- Kömür: Aralarında Endonezya, Kore, Polonya ve Şili’nin de bulunduğu 23 ülke ve 100’ün üzerinde finansal kuruluş kömür kullanımını tamamen bitirmeye ve yeni yatırım yapmamaya karar verdi.
- Metan: Avrupa Birliği ve ABD’nin öncülüğünü yaptığı bir antlaşmayla 100’den fazla ülke metan gazı salınımlarını 2030’a kadar %30 azaltma sözü verdi. Çeşitli vakıf ve hayırsever örgütler de bu uğurda 325 milyon dolarlık yardım taahhüdünde bulundu.
- Orman tahribatı: Küresel orman örtüsünün %85’ini barındıran 110 ülke, 2030’a kadar orman kesimini tamamen durdurma ve tersine çevirmeyi taahhüt etti. Antlaşmaya göre gelişmekte olan ülkelerin hasar gören ormanları yenilemeleri için 19 milyar dolarlık bir fon oluşturulacak.
- Finans: Konferansta oluşturulan Glasgow Net Sıfır İçin Finans Birliği sayesinde önümüzdeki 30 senede 130 trilyon dolardan fazla özel sermaye ekonominin karbonsuzlaşması için seferber edilecek. 45 ülkeden 450 finansal şirketi kapsayan bu grup, yatırım portfolyolarını 2050’ye kadar sıfır karbon yapacaklarını açıkladı.
Her ne kadar bu gelişmeler kulağa çok heyecan verici gibi gelse de zaten birçok ülkenin ulusal beyanı bu hedefleri içeriyordu. Ülke politikalarının iklim etkilerini ölçen bir organizasyon olan Climate Action Tracker’a göre bu açıklamalar 2100 sıcaklık artışını 0,1℃ daha düşürebilir.
Çeşitli örgütlerin hesaplamalarına göre mevcut politikaların ve yasaların devam etmesi durumunda 2100 yılında sıcaklık artışı 2,7℃ olacak. Bu, daha önceki 4℃ tahminlerinden çok daha iyi olsa bile birçok insanın hayatını kaybetmesi ve ciddi mali hasar anlamına geliyor. Ülkeler ulusal beyanlarındaki 2030 hedeflerine uyabilirlerse sıcaklık artışı 2,4℃’ye düşebilir. Son olarak da tüm ülkeler uzun vadede açıkladıkları net sıfır hedeflerini tutturabilirse sıcaklık artışı 1,8℃ olabilir.
İklim etkisi bakımından COP26 çok tartışmalı bir konferans oldu. Önceki yıllara göre ülkeler uzun dönem hedeflerini güçlendirdiler ama 2030 beyanlarında çok fazla bir değişikliğe gitmediler. Bir zamanlar neredeyse imkânsız gibi görünen 1,5℃ hedefini ise canlı tutabildiler. Tüm ülkelerin imzaladığı konferans bildirgesinde ülkelerin seneye Mısır’da yapılacak COP27’ye çok daha güçlü ulusal beyanlarla gelmeleri teşvik ediliyor.
COP26’nın eleştirildiği bir diğer nokta ise kapsayıcılık ve iklim adaleti oldu. Katılımcı listelerinin analizine göre fosil yakıtlarla bağlantılı 503 delege olduğu tespit edildi. Bu, konferansa en fazla delegeyle (479) katılan Brezilya’dan bile daha fazlaydı. Ayrıca birçok fosil yakıt şirketi COP’a sponsor olarak özel katılım hakkı kazandı. Bu şirketler kısmen istediklerini kazanmış gibi görünüyorlar çünkü Hindistan’ın da diretmesiyle sonuç bildirgesindeki “kömür kullanımını sonlandırma” ifadesi “kömürü azaltmak” olarak değiştirilmek zorunda kaldı.
Konferansın belki de en büyük hayal kırıklığı ise muhtemelen zor durumdaki ülkelerin “kayıp ve hasar” desteği alamaması oldu. COP26’ya gelirken 130 ülkeyi temsil eden G77 ve Çin, düşük gelirli ülkelerin iklim değişikliğine bağlı zararlarının zengin ülkeler tarafından karşılanmasını talep etti. Bu çağrının odağında ise açlık sorunu yaşayan Afrika ülkeleri ve yok olma tehdidiyle karşılaşan ada ülkeleri yer aldı. AB, ABD ve diğer ülkeler de sınırsız maliyeti olabilecek böyle bir uygulamaya yanaşmadı.
Normal koşullarda cuma akşamı bitmesi gereken konferans, bildirgedeki anlaşmazlıklar sonucunda cumartesi akşamına kadar sarktı. İklim krizinden en kötü etkilenen ülkeler ve aktivistler COP26’yı büyük bir başarısızlık olarak gördü. Birçok ülke ve uluslararası organizasyon ise bildirgeyi mükemmel olmamakla beraber doğru yönde bir adım olarak tanımladı. 200’e yakın ülkeyi bir araya getirdiğimizde başka türlü bir sonuç beklenemezdi herhalde.
Bana soracak olursanız COP26 çok da fena değildi. Esas soru, ülkelerin ve şirketlerin kolayca ilan ettikleri bu hedefleri gerçekleştirip gerçekleştiremeyecekleri. Bunu da bize ancak zaman gösterecek…
BİRAZ DA GÜLMECE
COP26 yoğun tartışmaların ve müzakerelerin yanı sıra eğlenceli anlara da sahne oldu. Dünyada 1.500’den fazla STK’yi iklim değişikliğine karşı mücadele etmek için bir araya getiren Climate Action Network, konferansta en kötü performansı gösteren ülkelere “Muazzam Fosil” ödülünü verdi. Başarısızlıklarına göre ödül sahipleri şu şekilde:
- Avustralya: Fosil yakıt tüketimini azaltmaya yanaşmadığı ve gelişmekte olan ülkelerin iklime bağlı zararlarını finanse etmemek için lobi yaptığı için.
- ABD: Ulusal kömür kullanımını sonlandırmadığı ve gelişmekte olan ülkelerin kayıplarını telafi etmeye yarayacak Glasgow Kayıp ve Hasar Fonu’nu blokladığı için.
- Birleşik Krallık: COP26’yı en kapsayıcı konferans yapamadığı ve müzakerelerdeki isteksizliği ve başarısızlığı için.
Öte yandan Climate Action Network, COP26’nın olumlu ödülü olan “Günün Işık Hüzmesi” ödülünü iklim değişikliğinde en çok zarar görecek ülkelerin ve toplumların çıkarlarını gözettiği için 134 ülkeyi temsil eden G77 grubuna verdi.