Bugün “öylesine” kaç Google araması yaptınız? Ya da sırf iletişim seçeneklerinizi değiştirmeye üşendiğiniz için asla açmayacağınız kaç e-posta aldınız?
Baştan uyaralım:
Eğer bu soruları düşünürken aklınıza bolca örnek geliyorsa okuyacaklarınız biraz canınızı sıkabilir. CO2GLE projesi kapsamında yapılan hesaplamalara göre bir Google araması yaklaşık 10 gram CO2 (karbondioksit) salınımına sebep oluyor. Saniyede yaklaşık 88 bin Google araması yapıldığı düşünüldüğünde yalnızca bu arama faaliyetleri sebebiyle saniyede 880 kg CO2 atmosfere salınıyor. Yani siz bu yazıyı okumaya başladığınızdan beri bir şehirlerarası otobüs ağırlığında CO2 çoktan atmosfere salındı bile…
Google’ın, 2009’da bir aramanın 0,2 gram sera gazı salınımına yol açtığı ve bunun ortalama bir arabanın 1 kilometrede sebep olacağı salınımın binde birine denk olduğunu açıkladığını da ekleyerek Google üzerindeki tartışmaları burada bir kenara bırakabiliriz. Zira internet kullanımımız Google’la sınırlı değil. İnternet kullanımından salınan sera gazının neredeyse küresel havacılık sektörünün salınıma denk şekilde toplam salınımın %3.7’sini oluşturduğu tahmin ediliyor. Uçak yerine trenle seyahat çağrılarının ne kadar yoğun olduğunu düşünürsek internete bağlı karbon ayak izimizi küçültmenin de ne kadar önemli olduğu anlayabiliriz.
Peki ne yapabiliriz?
Cevap çok basit ve bir o kadar da zor: Alışkanlıklarımızı değiştirmek. İnternet üzerindeki her tık, her beğeni, her gönderi, kısacası bir noktadan diğerine veri aktarımını gerektiren her hareketimiz karbon ayak izimize büyütüyor. Örneğin ortalama içerikte bir e-posta 4 gram CO2 salınımına sebep oluyor. Fotoğraf ya da video gibi görsel içeriklere sahip bir sitede geçirdiğimiz her saniye ise 0,2 gram CO2 salınımı yaratıyoruz. “E internete mi girmeyelim o zaman?” dediğinizi duyar gibiyiz. Maalesef bu da bir çözüm değil. Zira örneğin e-posta olarak 4 gram CO2 karşılığında gönderdiğimiz bir metni normal posta yoluyla göndermeye kalktığımızda yaklaşık 30 gram salınımı göze almamız gerekiyor.
İnternetten karbon ayak izimizi azaltmak için bazı küçük ama etkili öneriler:
- E-posta alışkanlıklarımızı değiştirerek aldığımız ve gönderdiğimiz ileti sayısını azaltabiliriz. Örneğin artık açıp içine bile bakmadığımız e-postalar gönderen abonelikleri sonlandırarak ya da aktarılan veri boyutunda ciddi artışlara sebep olan görsel formatındaki e-posta imzalarımızı yazı formatına çevirerek kişisel bazda ciddi bir tasarruf sağlayabiliriz. Bunun yanında “tümünü yanıtla” özelliğini kullanırken de iki kez düşünmekte fayda var.
- İnternet aramalarımızı azaltmak da başka bir etkili yöntem. Bunun için gereksiz aramalardan kaçınabilir ya da internet üzerinden sürekli kullandığımız bilgi ve belgeleri cihazlarımıza kaydederek bu verinin her seferinde tekrar tekrar taşınmasının önüne geçebiliriz. Örneğin sık sık ihtiyaç duyduğumuz isimleri, adresleri, telefon numaralarını veya metinleri, internet kullanmadan ulaşabileceğimiz yöntemlerle saklayabiliriz.
- Her şeyde olduğu gibi elektronik cihazlarımızda da cihazların kullanım ömrünü uzatmak en önemli adımlardan birisi. Edinburgh Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmaya göre bir bilgisayar ve ekranının 4 yıl yerine 6 yıl boyunca kullanılmasıyla yaklaşık 190 kg CO2 salınımının önüne geçebiliriz. Cihaz ömürlerinin uzatılmasıyla ilgili son gelişmeleri öğrenmek için “Tamir Hakkı” üzerine yazdığımız en son yazımızı okuyabilirsiniz.
Öneriler elbette arttırılabilir. Bize kalırsa burada kilit nokta tek bir aktivitenin sebep olduğu salınımı ya da kişisel karbon ayak izimizi küçümsemeden iklim değişikliğiyle mücadele için elimizden geleni yapmak. Zira milyonlarca insanın sunacağı bu küçük katkılar bile bir kartopu gibi büyüyerek anlamlı bir değişiklik yaratacaktır.