Novus Teknoloji bülteninden herkese merhaba! Takvimler 25 Kasım 2020’yi, saatlerimiz 10.00’u gösteriyor. Güncel teknolojik keşif ve inovasyonların arasından zamanın ruhuna yön veren gelişmeleri aktarıyoruz.
Haftanın başlıkları:
💉 Covid-19 aşısı nasıl çalışıyor?
⚛️ Kuantum bilgisayarlar
📱 iPhone 12 serisinin Türkiye fiyatları
Keyifli okumalar!
COVID-19
Nasıl Oluyor? Pfizer ve BioNTech’in COVID-19 Aşısı
İpek Simay Gökulu
Tam bir yıl önce Wuhan’da ortaya çıkıp tüm dünya düzenini değiştiren Covid-19’un yıkıcı etkilerini ortadan kaldırmaya aday güzel haber Pfizer’den geldi. Basında daha çok aşıyı bir Türk-Alman çiftin geliştirdiği gerçeği yer alsa da aşının nasıl geliştirildiği de bir o kadar ilgi çekici.
Aşıyı keşfeden Dr. Özlem Türeci ve Prof. Uğur Şahin önderliğindeki BioNTech şirketi aslında kanser için kişiye özel immünoterapi, yani bağışıklık sisteminin kanser hücreleriyle savaştırılması tedavisi odaklı bir merkez. İlk bakışta kanser tedavisi ve aşı üretimi birbirinden oldukça farklı görünse de aslında dünyanın karşı karşıya olduğu bu virüse karşı bağışıklık kazanmasının yegâne yollarından biri bu iki alan arasındaki kesişimde yatıyor. Önümüzdeki aylarda dağıtılması beklenen aşının en ilgi çekici özelliklerinden biri alışılagelmiş aşılar gibi tavuk yumurtaları içerisinde üretilmemesi ve içerisinde zayıflatılmış patojenlerin bulunmaması. Yani geliştirilen bu aşının içinde çeşitli kimyasallarla etkisi minimuma indirilmiş koronavirüs bulunmuyor. Bu nedenle aşı içeriğinin vücuda girdiği anda hastalığın kendisine yol açması da mümkün değil.
mRNA:
Yeni aşıda tıpkı kanser hastalarına uygulanan immünoterapi aşılarındaki gibi söz konusu hastalık veya tümörle ilgili DNA parçasını kodlayan mesajcı ribonükleik asit (mRNA) molekülleri bulunuyor. Bu mRNA molekülleri, dayanıklılıklarını ve kodladıkları proteinin vücuttaki sentezinin verimini artırmak için çeşitli işlemlerden geçirildikten sonra vücuttaki etkisini göstermeye hazır hale geliyor. COVID-19 aşısında bulunan mRNA parçaları kanser aşılarından farklı olarak bir tümöre ait antijeni değil, koronavirüsün üzerinde bulunan ve virüsün genetik materyalinin hücrelerimize girmesini sağlayan S-proteinini kodluyor. Yani aşıda bulunan mRNA parçaları, kodladıkları bu S-proteinlerinin hücrelerimizde salgılanmasını sağlıyor ve bu yabancı proteine karşı güçlü bir bağışıklık sistemi tepkisine sebep oluyor. Böylece bağışıklık sistemi hücrelerimiz bu proteinle bir daha karşı karşıya geldiklerinde onu hatırlıyor ve aktifleşerek koronavirüsü hücreye bağlanması gerçekleşmeden etkisiz hale getiriyor.
Bu benzersiz aşı, klinik denemeler sonrası başarısını tüm dünyaya duyurmuş ve tünelin sonundaki ışığı bizlere göstermiş durumda. Fakat oldukça kırılgan bir yapıya sahip olan aşının saklanma koşulları ve dağıtım aşaması herkesin kafasında soru işaretleri bırakmaya devam ediyor.
KUANTUM
Nedir şu kübit?
E. Meltem Tolunay
Geçen hafta kuantum bilgisayar teknolojisinin geleceğin en dikkat çeken gelişmelerinden biri olduğundan bahsetmiştik. Kuantum bilgisayarların nasıl çalıştığını ve neden klasik bilgisayarların ötesinde bir işlem gücüne sahip olduğunu anlamak için en küçük birimine bakmamız gerekir. Kuantum bilgisayarların kullandığı bilgi birimine kuantum ve bit sözcüklerinin birleşimi olarak kübit deniyor. Kullandığımız klasik bilgisayarlar ise tüm işlemleri 0 ve 1 değerlerinden yalnızca birini alabilen bit birimi üzerinden yapıyor. Ancak kuantum dünyasında, doğduğumuz andan itibaren öğrenmeye başladığımız fizik kurallarının artık alışkın olduğumuz biçimiyle çalışmadığı bir alana geçiş yapıyoruz.
Nedir?
Kübitin klasik bitten ilk farkını anlamak için herhangi bir objeyi ele alalım. Örneğin bir bardağın masada düz durmasını 0 ters durmasını ise 1 sayısıyla temsil edebiliriz. Bu şekilde objenin diğer bütün hallerini göz ardı ederek iki birim üzerinden çalışan basit bir bilgi sistemi oluşturmuş oluruz. İçinde bulunduğumuz evrenin fizik kuralları gereği bardak herhangi bir anda ya düz ya da ters durmaktadır. Bu sistemde bardak hakkında bu iki durum dışında bir sonuç düşünülemez. Ancak kuantum mekaniğine tâbi olan objeler -örneğin elektronlar- için durum farklıdır. Her elektronun spin adını verdiğimiz bir özelliği mevcut ve tıpkı bardak örneğindeki gibi yukarı ve aşağı olmak üzere iki durumda bulunabiliyor. Ancak bu sistem klasik sistemlerdeki gibi ya yukarı 0 ya da aşağı 1 durumda olmak zorunda değil. Kuantum dünyadaki bu sistem – ölçüm yaparak sistemi etkilemediğimiz takdirde – aynı anda bir miktar 0 bir miktar da 1 biçiminde bulunabiliyor. Teknik ismi süperpozisyon olan bu durum, kuantum bilgisayarların klasik bilgisayarlardan ayrıldığı en temel noktalardan birini oluşturuyor. Bizler kuantum fiziğine alışkın olmadığımız için bir bardağın aynı anda biraz düz biraz ters olması durumunu zihnimizde canlandıramıyoruz. Bu sebeple süperpozisyona daha matematiksel yaklaşmak gerekiyor.
Dolaşıklık:
Kübitlerin süperpozisyon dışında en önemli silahlarından biri de farklı kübitlerin dolaşıklık durumunda bulunabilmeleri. Klasik dünyada tam karşılığı olmayan dolaşıklık durumunu tasavvur etmek birden fazla kübitin birlikte bulunduğu bir hal olmasından dolayı görece zor. İki kübiti tam bir dolaşıklık durumuna getirdiğimizde aralarındaki mesafe ne olursa olsun kübitlerden birinin durumu, diğeri hakkında da bilgi veriyor. Örneğin iki bardağın tam dolaşık olabildiği bir dünyada yaşasaydık ve bunları kapalı kutulara koysaydık; birini Amerika’ya gönderip yalnızca elimizdeki kutudaki bardak ters mi düz mü diye bakarak Amerika’daki bardağın terslik düzlük durumunu %100 ihtimalle doğru tahmin edebilirdik. Hayal etmesi zor ancak kuantum bilgisayarlar için bu çok temel bir durum ve gücünün en önemli kaynaklarından biri. Bunu da başka bir yazıda ele alacağız…
#TB
1990’ların başında Nintendo ve Sony tarafından yeni gelişen bir teknoloji olan Kompakt Disk’in merkeze koyulduğu ‘’eğlence sistemi’’ projesi Play Station, ilk macerasında başarısız olmuştu. Bunu takip eden süreçte kendi oyun konsolunu geliştirmek isteyen Sony, bu başarısız projeyi tamamen kendi çatısı altında diriltmeyi başardı ve 3 Aralık 1994’teki tanıtımdan sonra yüksek satış rakamları elde etti. Sony’nin getirdiği en büyük yenilik, kart sistemini kullanmaya devam eden oyun konsollarına kıyasla daha yüksek kapasitede depolama sağlayabilen CD teknolojisiyle daha kompleks oyunları kullanıcıyla buluşturabilmesiydi. Aynı zamanda yeni bir çağın başlangıcı olan 32-bit konsolların ilk örneklerinden olmayı başardı.
Sony, 2020 yılının Kasım ayında çıkardığı Play Station 5’le sektöre yeni soluklar getirmeye devam ediyor. Dönemin değişen şartları gereği, bu sefer 667 GB’a kadar kullanım alanı ve 16 GB’lık işlemci gücü sağlıyor.
GELİŞMELER
1- Apple’ın iPhone 12 serisinin Türkiye fiyatları, şirketin Türkiye internet sitesinde açıklandı. Siteye göre Apple’ın yeni telefonlarının başlangıç (en düşük kapasiteli model) fiyatları:
-
iPhone 12 Mini: 9.999 lira
-
iPhone 12: 10.999 lira
-
iPhone 12 Pro: 14.999 Lira
-
iPhone 12 Pro Max: 16.999 Lira
2- Twitter, diğer sosyal medya platformlarında Story olarak görmeye alışık olduğumuz 24 saatin ardından silinen hikâyeler özelliğini Fleet ismiyle kullanıma sundu. Ancak hafta başında fleetlerin 24 saat geçse de silinmediği, diğer kullanıcılar tarafından sürekli erişilebildiği ve fleet sahiplerinin paylaşımlarını sonradan görüntüleyen bu kişileri göremediği ortaya çıktı. Twitter, konuya ilişkin yaptığı açıklamada fleetlerin herhangi bir kural ihlâli içermeleri ihtimâline karşı sunucularda 30 gün veya daha uzun sürelerle tutulabildiğini belirtti. Ancak 24 saat sonra hâlâ görüntülenebilme ve görüntüleyen kişilerin belli olmaması açıklarının kısa zamanda kapatılacağını belirtti.
3- Belçika’daki KU Leuven üniversitesinde siber güvenlik araştırmaları yürüten Lennert Wouters, Tesla Model X araçlarının bir güvenlik açığı yüzünden birkaç dakika içinde çalınabildiğini ortaya çıkardı.
- Kısaca: Bir Model X’i çalmak isteyen kişi, yaklaşık 200 dolar tutan kablosuz ekipmanla araç sahibine yaklaşıyor ve araç anahtarının yaydığı kilit açma sinyallerini toplayıp kaydediyor. Ardından araca yaklaşıyor ve kaydettiği bu sinyallerle gerçek anahtarı taklit ederek aracın kapılarını açabiliyor. Araca bindiğinde ise normalde Tesla tamiri için kullanılan ekipman bağlantılarıyla çalmak istediği Model X’e kendi anahtarını aracın gerçek anahtarı gibi tanıtabiliyor. Böylece araç, hırsızın anahtarını hakiki anahtar zannediyor ve yola çıkmasına izin veriyor. Tüm bunları yapmak için anahtarı yanında taşıyan araç sahibine yaklaşmak, ardından Model X içinde birkaç dakika vakit geçirmek yetiyor. Yaklaşılması gereken mesafe ise 30 metreye kadar çıktığından araç sahibi kısa süre içinde başına geleceklerin maalesef farkına varamıyor.