Novo // Mayıs I


Haftanın Gelişmeleri /////////


*Tasarımcı Takashi Murakami, sürdürülebilir moda akımının öncü markalarından Pangaia ile New York Modern Sanat Müzesi’nin (MoMA) bir parçası olan “MoMA Design Store” için ortak bir kapsül koleksiyon hazırladı. Arıların korunması için farkındalığı artırmak amacıyla oluşturulan koleksiyondaki ürünlerde, Murakami’nin ikonik “Flower Bomb” ve “Smiling Flower” motiflerine yeni yaratılmış bir arı karakteri de eşlik ediyor. Pangaia’nın sürdürülebilirliğe olan bağlılığının devamı niteliğindeki koleksiyonda bulunan sweatshirt, geri dönüştürülmüş pamuk kullanılarak, tişört ise deniz yosunu elyafından üretiliyor. Her iki giysi de geri dönüştürülmüş su sistemi kullanan çevre dostu boyalar kullanılıyor.


*Steven Spielberg imzalı West Side Story filminin ilk fragmanı geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Efsaneleşmiş müzikallerden West Side Story’nin film uyarlaması, düşman iki sokak çetesinde olmalarına rağmen birbirine aşık olan Tony ve Maria’nın hikayesini anlatıyor. Başrollerinde Ansel Elgort ve Rachel Zegler’in yer aldığı yeniden uyarlamanın 10 Aralık’ta vizyona girmesi planlanıyor.


*K-pop grubu BTS, moda dünyasına adımını Louis Vuitton’un küresel marka elçileri olarak atıyor. McDonald’s ile gerçekleştirdiği iş birliğinden sonra küresel olarak yeni bir alanda daha güç bir markanın temsilcisi olan grup, bu anlaşmayla ilgili yaptıkları basın toplantısında, oldukça heyecanlı olduklarını vurguladı. Modaya yön veren markalardan biri olarak tanınan Louis Vuitton ve K-pop akımının yükselmeye devam eden yıldızları BTS’in nasıl bir iş birliği ile karşımıza çıkacağı merak konusu.


*Lizbon’a seyahat edecek herkesin mutlaka listesinde bulunan 28 numaralı tramvayla yapılan şehir turu, kutu oyununa dönüşüyor. Portekiz’in kutu oyunu şirketlerinden MEBO tarafından satışa çıkarılacak olan oyun 28’de hedef, tramvayınıza en çok yolcuyu almak ve en fazla tarihi lokasyonu ziyaret ettirmek. Oyuncuları bilet stratejilerinden, tramvayda yapılacak birçok yeniliği düşünmeye iten oyunun çizimleri ise André Fernandes Trindade’ye tarafından yapıldı. 


Haftanın Kombini/////////


İrem Cihanbeylerde, Kendall Jenner’ın sokak stilinden ilham aldığı kombinleri bizler için oluşturdu.


Yazarlar/////////Edebiyat


YÜKSELEN İSKANDİNAV EDEBİYATI VE 5 ÇAĞDAŞ ESERİ

Kardelen Genç

İskandinav ülkeleri gerek iklimleri gerek dilleri, gerek insanları, yaşam tarzları olarak kültür ve coğrafyamızdan bir hayli uzak bir bölge. Peki bu ülkelerin edebiyatları hakkında ne biliyoruz? Çoğu kişinin sayacağı isimler polisiye türünde eser veren yazarlar olacaktır. Bu ülkelerinin polisiye edebiyatındaki başarısı elbette yadsınamaz. Pek çoğu uluslararası başarılara imza atmış, hatta beyaz perdeye de ilham vermiş kitaplar. Jo Nesbo, Henning Mankell, Stieg Larsson, Maj Sjöwall ve Per Wahlöö gibi isimler polisiye kitaplar dendiğinde günümüzde ilk akla gelenlerden. Her ne kadar suç-polisiye türdeki kitaplarıyla ün salmış olsalar da, bu ülkelerden çıkan ve uluslararası büyük yankı uyandıran/uyandıracak edebi türde yazılan kitaplara rastlamak artık eskisi kadar ender değil. Son yıllarda artan ilgiden Türkiye’deki yayıncılar da payını alarak rotalarını Norveç, Danimarka, İsveç gibi ülkelerden çağdaş yazarlara çevirmiş durumda. Gelin birlikte yayımlanan kuzeyli beş çağdaş yazarların kitaplarını inceleyelim.

Erlend Loe (Norveç)

Andreas Doppler’in maceralarını kaleme aldığı Doppler serisi ile (Yapı Kredi Yayınları, çev. Dilek Başak) uluslararası yankı uyandıran yazar Türkiye’de de aynı ilgiyi görmüş olsa gerek ki kitap yayımlandığı 2016 yılından bu yana tam 17 baskı yaparak başarılı bir şekilde okurlarına ulaşmaya devam ediyor. Kitapta, ormanda bisikletten düşerek ufak bir kaza geçirdikten sonra işini ve ailesini arkasında bırakarak ormanda yaşamaya başlayan Doppler’in başından geçenleri okuyoruz. Modern dünyadaki insanın ihtiyaçlarının ne derecede hayati olduğunu sorgulayan Doppler kendine ufak bir düzen kuruyor yeni habitatında. Kapitalist düzene başkaldıran aykırı-karakterimizin başından geçenleri yer yer gülerek, yer yer de düşünerek okuyacaksınız. Serinin devam kitapları Volvo Kamyonlar ve Bildiğimiz Dünyanın Sonu yine Yapı Kredi Yayınları’ndan Dilek Başak çevirisiyle yayımlandı.

Vigdis Hjorth (Norveç)

Geçtiğimiz mart ayında Siren Kitap’tan Dilek Başak çevirisiyle yayımlanan Miras romanıyla Vigdis Hjorth, ilerleyen günlerde adından sıkça söz ettirecek yazarlardan. Norveç’te büyük ses getiren ve çok satan, çok tartışılan bu roman, babanın ölümüyle başlıyor ve yaranın kökenine iniyor. Kardeşler arasında mirasla ilgili görünen bu anlaşmazlık çok daha derinlere inerek kutsal aile mitini yok ediyor ve insanın tekrardan ne kadar bencil bir varlık olduğu gerçeğini okura sert bir şekilde sunuyor.

Vigdis Hjorth

Linda Boström Knausgaard (İsveç)

Pek çoğumuz onu bir başka çağdaş yazar olan eski eşi Karl Ove Knausgaard’ın otobiyografik olarak kaleme aldığı Kavgam serisinden tanıyor belki de. Fakat Linda Boström kalemiyle bu kimlikten sıyrılarak kendini kanıtlamış bir yazar. İlk romanı Helios Felaketi’nde (Kıraathane Kitap, çev. Ali Arda) tanrılarla insanlar, akıllılık ve delilik, yeryüzü ve ahiret, babalar ve kızları üzerine olağanüstü bir hikâye anlatan yazar şiirsel dili ve anlatımıyla okuyanlarda uzun süre üzerlerinden geçmeyecek bir etki bırakmayı başarıyor. Helios Felaketi’ni halihazırda okuyup beğenenler varsa, yazarın diğer romanı Welcome to America’nın da yakında yine aynı yayınevinden yayımlanacağı müjdesini vereyim buradan.

Carsten Jensen (Danimarka)

Romanı İlk Taş (Dedalus Kitap, çev. Nur Beier) ile Afgan Savaşı’na dair sarsıcı bir konu ele alan Jensen, kitabında savaşa giden  Danimarkalı askerlerin “düşman”la ilk karşılaşmalarında, ona dair tüm bildiklerinin yerle bir olmasını anlatıyor. Düşman kimdir, neye benziyor ya da benzemelidir?  Onları bir ölüm kalım savaşı beklemektedir. İlk Taş, savaşa görkemli ve korkutucu bir davet. Belirsiz bir suçluluk hissiyle kendimizden uzak tutmaya çalıştığımız halde o savaşın içinde olduğumuz gerçeğini bilmeye davet ediliyoruz.

Karin Tidbeck (İsveç)

İsveçli yazar Karin Tidbeck’in Zeplin (İthaki Yayınları, çev. Tülin Er) öykü kitabı için Ursula K. Le Guin “Tedirgin edici… keyifli… gizemli biçimde dokunaklı… Bunlar muazzam öyküler,” demiş ve kitabı okuyan herkes mutlaka bu cümlelere katılmıştır. Karin Tidbeck kitabında perilerin sakin köylere musallat olduğu, ölümsüz bir varlığın zaman kavramıyla tanıştığı, her şeyin mümkün olabileceği bir dünya yaratıyor. Tidbeck’in hem güldüren hem de rahatsız eden, hem duygulandıran hem de var olmayan bir yere hasret çekmenizi sağlayan öyküleri türler arasındaki sınırları ustalıkla aşıp tanıdık ile bilinmeyenin çekiciliğini ve dehşetini hissetmenizi sağlıyor.

Keyifli okumalar dilerim!

Novo'da Geri Sar...