Haftanın Gelişmeleri /////////
*Müzik dünyasının sert gruplarından Rammstein, yeni giyim koleksiyonu için güçlerini moda dünyasının “high fashion” markası Balenciaga ile birleştiriyor. Fotoğrafçı Gottfried Helnwein’ın çektiği grubun efsane fotoğrafının ve grubun logosunun yer aldığı ürünler arasında hoodieler, t-shirtler, şapka, bel ve sırt çantası ve bir adet de yağmurluk bulunuyor. Demna Gvasalia’nın küratörlüğündeki Balenciaga Music çatısı altında bulunan koleksiyon için Rammstein bir de Balenciaga’nın Apple Music profilinde yer alacak bir çalma listesi de hazırladı. Rammstein x Balenciaga serisine buradan göz atabilirsiniz.
*Jim Jarmusch’ın çektiği “French Water” adlı yeni Saint Laurent reklam filmi Charlotte Gainsbourg, Julianne Moore ve Chloë Sevigny gibi isimleri bir araya topluyor. Kampanyalarında moda ve sinema dünyasının ortaklığını sıklıkla kullanan Saint Laurent, geçtiğimiz Ocak ayında Gaspar Noé’nin imzalı bir kısa filmi yayınlamasının ardından şimdi de Jim Jarmusch imzalı yeni filmini bizlerle buluşturdu. Markanın kreatif direktörü Anthony Vaccarello imzası taşıyan ilkbahar-yaz kreasyonunun tanıtımı için kamera arkasına geçen Jarmusch’un hazırladığı film, alışık olduğumuz reklam filmlerinden biraz farklı seyrediyor. Filmin müziklerinde ise Noveller and The Brian Jonestown Massacre’ın imzası var.
*Daha önce ZX 8000 adlı ayakkabı için güçlerini birleştiren Adidas x LEGO, bu kez LEGO ruhunu bir üst seviyeye taşıyan yeni model “UltraBoost” için bir araya geldi. LEGO’dan yapılmış 3 çizgili adidas logosuyla UltraBoost, yaratıcı kişilerin beğeneceği türden. Yerleşik LEGO çıtçıtları sayesinde kullanıcı tarafından özelleştirilebilen ayakkabıda, kullanıcılar bu 3 Adidas çizgisini istediği renkte bloklarla yeniden düzenleyebiliyor.
Haftanın Kombini/////////
İrem Cihanbeylerde haftanın kombinini bizler için oluşturdu.
Yazarlar/////////Seyahat
SEYAHATİN YENİ HALİ: SANAL DENEYİMLER
Yiğitcan Genç
Pandemi nedeniyle seyahat planlarımızı bir süreliğine erteledik. Dünya genelinde artan vaka sayıları, güçlükle ilerleyen aşılama süreci ve ülkelerin gündeme aldığı aşı sertifikalı yolculuk izni de göz önüne alındığında seyahat planlarımızı uzunca bir süre daha ertelemek zorunda kalacağız. Ancak bu durum dünyayı evimizden keşfetmemize engel değil.
Son bir yılı beraber geçirdiğimiz koronavirüs pandemisi, seyahat sektörünü de yeni bir yol izlemek zorunda bıraktı. Airbnb, sanal deyimleri ile evde kaldığımız günlerde sınırları kaldırmayı amaçlarken, Louvre, Van Gogh, Pinacoteca di Brera gibi önemli müzeler de tüm eserlerini çevrimiçi olarak ziyarete sundu.
Bir süre daha evde kalacağımız günlerde, çevrimiçi bir seyahate çıkmak isteyenler için sanal seyahat deneyimlerini derledik;
Kendi makarnanızı yapın.
Luca ve Lorenzo bizlere Floransa’daki evlerinden sesleniyor. Konumuz ise makarna! Üç farklı türde makarna pişireceğimiz deneyim boyunca Luca ve Lorenzo bizlere hem iyi makarna yapımının sırlarını hem de özel tarifleri olan tereyağlı ve adaçaylı ravioli’nin inceliklerini öğretiyor. Luca ve Lorenzo’nun makarna yapımı dersinin fragmanını izlemek bile bizi acıktırıyor. Siz de evinizde güzel bir makarna hazırlamak isterseniz, Luca ve Lorenzo’nun bu çevrimiçi Airbnb deneyimi tam sizlik.
Louvre Müzesini ziyaret edin.
Louvre Müzesi, 480 binden fazla eserin yer aldığı sanat koleksiyonunu ücretsiz bizlerle paylaşıyor. Hayatımıza pandemi ile birlikte giren dijital müze gezilerine 480 bin eserlik koleksiyonu ile eşlik edecek Louvre Müzesi, fiziki olarak ziyaret edebileceğimiz güne kadar müzeyi çevrimiçi gezebilmemize imkan tanıyor. collections.louvre.fr adresinde çevrimiçi olarak tüm koleksiyonun görüntülenebileceği sitede, ziyaretçilerin müzeyi ve sanat eserlerini detaylı olarak keşfetmesini sağlayacak etkileşimli bir harita da bulunuyor. “Mona Lisa”, “The Winged Victory of Samothrace”, “Raft of the Medusa”, “Venus de Milo”, “Psyche Revived by Cupid’s Kiss” gibi önemli eserler de çevrimiçi olarak görüntülenebiliyor.
Olimpik sporcu ile antrenman yapın.
Evet, evde hareketsiz kaldığımız uzun sürelerden sonra bu fikir kulağa korkutucu gelebilir. Ama Olimpiyat koşucusu Mechelle Lewis Freeman’ın size kendi evinden tezahürat yaptığını görmek, bu deneyimi özel kılan unsurlardan. Oturma odanızda hareket etmenizi amaçlayan bu deneyim, spor salonlarının kapalı olduğu bu günlerde iyi bir alternatif. Ayrıca, bu deneyimden toplanan tüm gelir Mechelle’nin atletizmdeki kadınları ve kızları güçlendiren kar amacı gütmeyen kuruluşu TrackGirlz’e gidiyor.
Brezilya sahillerini gezin.
Kayak’ın bu sanal turu, Brezilya’yı ziyaret etmenizi sağlıyor. Bossa nova müzikleri dinlerken, şehrin güzelliklerini gezebileceğiniz bu sanal platformda sahilleri ve tarihi mirasları inceleyebilirsiniz.
Caz kulübünü ziyaret edin.
Tokyo, Barselona, New York ve San Francisco gibi şehirlerde pek çok konser veren göçebe bir pop-up caz kulübü olan Hidden Jazz Club, evlerimizi birer caz kulübüne dönüştürüyor. Nat King Cole, Chet Baker, Ella Fitzgerald ve Nina Simone gibi ikonları kapsayan repertuarları ile Londra merkezli Theo Jackson ve Cherise ve New York merkezli Tahira Clayton ve Addison Frei, randevu gecenize özel performansları ile konuk oluyor.
Yazarlar/////////Mimari
BİR SANATÇI DİRENİŞİ: LOFT
Cansu Üşümezgezer
Sanayi devriminin bir sonucu olarak 19. yy. başlarında inşa edilen, geniş açılı ve yüksek tavanlı endüstriyel yapıların, 20. Yüzyılın ikinci yarısıyla beraber terk edilmesiyle Loft kavramı hayatlarımıza girdi. ABD ve Avrupa’daki şehirlerde bulunan sanayi bölgeleri, batı kökenli sanayinin alan darlığı ve ucuz iş gücü gibi sebepler yüzünden, yıllar içinde önce kent dışına daha sonra da 3. Dünya ülkelerine kaymasıyla hayalet alanlara dönüşmeye başladı. Bu dönüşümü Amerika’da, II. Dünya savaşından dönen askerlerin yaşamak için kent merkezlerinden uzak, müstakil evlere taşınmayı seçmesi de destekledi. Kent dışındaki büyük alışveriş merkezlerinin de popülerleşmesiyle birlikte, ülke çapında şehirlerin ıssızlaştığı ve çöküntüye uğradığı görülür.
19. yy sonlarında ve 20. yy başlarında, modernizm hareketinin de bir sonucu olarak işlevsellik ilkesiyle tasarlanan, içlerinde üretim ve depolama mekanlarının planlandığı endüstriyel yapılar, ucuz yaşam ve çalışma alanları arayan bohemler ve sanatçılar tarafından kullanılmaya başlanır. Avrupalı sanatçıların atölyelerinin benzerlerini yaratmayı amaçlayan Amerikalı avangartların stüdyolarda konaklamaya başlamasıyla, endüstriyel estetik kavramı geleneksel ev tasarımının tekrardan şekillenmesinde itici bir güç olur. 1970lere kadar loft & yaşam alanı konsepti, planlama ve imar yasaları yüzünden kanuni değildir. Öyle ki 1950’lerin başlarında stüdyo sakinleri, özünde ‘’çalışma alanları’’ olan loftlarda yaşamlarını sürdürdüklerini gizlemek için evsel atıkları saklayarak çıkarmak, gerekli durumda yatakları hızlıca kaldırabilmek için makarayla asmak gibi çeşitli oyunlara başvururlar. 70’lerde mimari tip olarak kendini kabul ettiren loft bu yönüyle bir sanatçı direnişidir. Bu kabul görüşle 70’li yıllarda moda olan konsept, 80’lerden günümüze dek istenilen bir ev tasarımına dönüşmüştür.
Mekansal ve hacimsel algının üst düzeyde hissedildiği loftlar, halihazırda var olan yapıların dönüştürülmesi, ihtiyaca göre tekrar düzenlenmesiyle oluşmakta. Tanımlanan işlevselliği dışında yeni özellikler kazanan ama aynı zamanda fiziksel özelliklerini koruyan mekanlar postmodernizm ürünüdür. İç düzenlemenin önceden yapılmamış olması, kullanıcıya tamamen özgür olabileceği bir alan sağlamakta. Özgün yapıdaki açıklık, ışık, serbest akış sanatçıların kendilerini özgürce ifade edebilmelerini destekler. Böylece kendi çözümünü ve hatta tasarım problemlerini üreten kullanıcı kendi yaşam alanını yaratmış olur. Var olan merdivenler, asansörler ve pencereler boşlukların düzenlenmesinde kullanıcıya liderlik eder. Serbest kurgu-açık plan ilkesi, geniş alanlar, yüksek tavan, yüksek pencereler ferah ve bölüntüsüz alanlar sağlar. Bu özelliği ile heykeltraşlar ve ressamlar için loft, sanatta mekânın getirmiş olduğu kısıtlamaları büyük ölçüde kaldırır. Tuval boyutlarının istenilen boyutlarda arttırılmasına olanak verirken sanatçılara ifade özgürlüğü sağlayarak o dönemde oluşmaya başlayan performans ve vücut sanatlarını da destekler. Günümüzde de popülerliğini koruyan ve enerjisini kaybetmemiş olan loft hareketi, hala daha mekan kurgusu adına öncü bir başkaldırıdır. Yaşam alanlarının oda sayısı ile tanımlanmasına karşı çıkan bu hareket, alternatif bir yaşam dili oluşturmaya devam etmektedir.