ÖNERİLER

ABD Yüksek Mahkemesi ve Yeni “Mahkeme Paketleme” Girişimi

Bir mahkemedeki hakimlerin çoğunluğu sizinle karşıt görüşte ise ve sizin çıkardığınız kanunların geçerliliğine dair karar verecekse ne yaparsınız? Mahkemeye sizinle aynı görüşte birkaç yargıç atamak kulağa hoş gelebilir. İşte ABD Başkan’ı Joe Biden da tam olarak bunu denemek istiyor.

Yazılımda Esinlenmeye Özgürlük

ABD Yüksek Mahkemesi Google ve Oracle arasında 10 yılı aşkın süredir devam eden ve teknoloji dünyasının yakından takip ettiği telif hakkı davasında Google’ı haklı buldu. Karara göre, Google tarafından, Android’i oluşturmak için, Oracle’ın “Java uygulama programlama arayüzünden” (API) 12 bin satırlık kodun kopyalanması adil kullanım kapsamında ve yasal.

O Son Tweet’i Atmasa Mıydın?

Twitter, YouTube, Instagram, WhatsApp ve Facebook; yani sosyal medyanın beş dev şirketinin tamamı Türkiye’de temsilci atama zorunluluğunu kabul etti. Deyim yerindeyse mecralar, bir Türkiye adresi edinmiş oldu. 

O Son Tweet’i Atmasa Mıydın?

Date

Twitter, YouTube, Instagram, WhatsApp ve Facebook; yani sosyal medyanın beş dev şirketinin tamamı Türkiye’de temsilci atama zorunluluğunu kabul etti. Deyim yerindeyse mecralar, bir Türkiye adresi edinmiş oldu. 

Peki, bu şirketlerin adresinin Kaliforniya yerine İstanbul’da olması sosyal medya kullanıcıları açısından neleri değiştiriyor?
Uygulanacak olan ifade özgürlüğü standardını ve dolayısıyla sosyal medyadaki içerikleri değiştiriyor. “O son tweet’i atmasa mıydım?” diye soracak olursanız; mevzuatı ve pratik durumu hep beraber inceleyelim.

Sosyal medya yasası
5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun, bir web sitesinde yer alan hukuka aykırı içeriklerin kaldırılması sürecini düzenliyor. Hayatımızı doğrudan ilgilendiren içeriklerin büyük bir kısmı sosyal medya sitelerinde yer aldığı için bu kanun çoğunlukla sosyal medya şirketlerine karşı uygulanıyor. Kanun koyucuya göre sosyal medya şirketlerinin içerik kaldırma taleplerine olumlu cevap vermemesi içerikler sebebiyle kişilik hakları zarar gören kişileri mağdur durumda bırakıyordu. Bu durum da sosyal medya şirketlerine Türk kanunlarının uygulanması ve hukuka aykırı içeriklerin kaldırılması sürecinin kolaylaştırılması bakımından bir talep yaratmaktaydı. Bu talebe cevap vermek için de Türkiye’den günlük erişimi bir milyondan fazla olan yabancı sosyal medya şirketlerine Türkiye’de temsilcilik açma zorunluluğu getirildi. Bu temsilcilerin atanması ile yetkililer karşılarında bir “muhatap” bulabilecek ve hukuka aykırı içerikleri hızlı şekilde yayından kaldırtabilecekti. Her ne kadar hukuka aykırı içeriğin kaldırılması gerektiği konusunda tüm menfaat sahipleri (kişilik hakları zarar gören kişi, Türkiye’deki mahkemeleri ve idari organları, sosyal medya şirketleri) hemfikir ise de içeriğin “hukuka aykırı” olduğunun tespitinin kim tarafından ve hangi ülkenin hukukuna göre yapılacağı noktasında uzlaşı sağlamak kolay değil.

Hangi hukuka göre hukuka aykırı içerik? 
Merkezi Kaliforniya’da yer alan sosyal medya şirketlerinin belki İrlanda’da yer alan server’ları üzerinden bir Faslı vatandaşın paylaştığı içeriğin bir Türkiye vatandaşının kişilik hakkını ihlal etmesi durumunda; aşağıdaki iki sorunun cevaplandırılmasını gerekiyor.

  1. İçeriğin hukuki boyutu incelenirken hangi ülkenin hukuku uygulanmalı?
  2. Kanuna aykırılık olup olmadığı sorusunu hangi aktör cevaplamalı?

Bu soruları cevaplamak ise oldukça zor. Zira aynı içerik ABD hukukunda, hukuka uygun iken Türk hukukunda hukuka aykırı olabilir. Örneğin Türkiye’deki cumhurbaşkanına hakaret suçu teşkil eden bir fiil ABD’de kolaylıkla ifade özgürlüğü kapsamında bir eylem olarak değerlendirilebilir. Bir sosyal medya çalışanına göre Türk Ceza Kanunu kapsamında suç teşkil etmeyen içerik Türkiye’deki ilk derece mahkemeleri tarafından bir suç olarak kabul edilebilir. İşte bu sebeple, içerik kaldırma konusunda karar alırken hangi kuralların dikkate alınacağı oldukça önemli. Sosyal medya şirketleri, içerik kaldırımına karar verirken kendi standartlarını uygulamayı tercih ediyor. Bu standartlar ise genellikle Kuzey Amerika ve Avrupa ülkeleri kanunlarını dikkate alarak oluşturulmuş kuralları içeriyor. Örneğin, içerik kaldırımı açısından Facebook kendi “Topluluk Standartlarını” uygulamaktan yana, geçen sene Türkiye’den 45 bin 776 kaldırma talebi alan Twitter ise “Twitter Kurallarını” uygulamayı tercih ediyor. Dolayısıyla, sosyal medya şirketlerine göre bir içeriğin kaldırılmasına karar verirken ilgili sosyal medyanın standartları uygulanmalı ve kaldırma kararı şirketlerin bu konuda uzman çalışanlarınca verilmeli. Sosyal medya şirketlerinin kurallarına göre ifade özgürlüğü daha geniş şekilde korunduğundan içerik kaldırma talepleri bu şirketler tarafından olumsuz cevaplanıyor ve 5651 sayılı kanun amacına ulaşamıyordu. Elbette bu sorunu çözmek için kanunda erişimin engellenmesi gibi alternatif mekanizmalar mevcut. Fakat kanun koyucu daha kesin bir çözüm arayışında idi ve sosyal medya şirketlerinin Türkiye’deki tüm kanunlara tabi olmasını tercih etmekteydi. Zira 5651 sayılı kanuna göre, bir içeriğin kaldırılmasına karar verirken Türk hukuku uygulanmalı ve kaldırma kararını Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) veya Türkiye’deki mahkemeler vermeli.

Yeni sosyal medya düzeni
İşte 1 Ekim 2020’de yürürlüğe giren değişiklikler aslında sosyal medya şirketlerinin de yukarıdaki soruları 5651 sayılı kanundaki gibi cevaplamasını sağlayacak. Örneğin, merkezi, tüm malvarlığı ve server’ları Türkiye sınırları dışında yer alan bir şirket, yukarıdaki soruları “yanlış” cevapladığında yaptırım uygulamak zor olacak. Türkiye’de temsilcisi ve server’ları olan bir şirketin “yanlış” cevabını “düzeltmek” çok daha kolay olacak. Dolayısıyla, temsilciler ile birlikte artık BTK veya Türk mahkemelerine göre ülke kanunlarına aykırılık teşkil eden içeriklerin internet ortamından kaldırılması oldukça kolaylaştı. Bu hukuka aykırı içerikler sebebiyle hakları zarar gören kişiler bakımından sevindirici bir gelişme. Fakat, içerikleri, ifade özgürlüğünü günümüzde daha dar yorumlayan Türk hukukuna tabi tuttuğu için de sosyal medyadaki ifade özgürlüğünü daraltabilecek bir düzenleme.

Önemle belirtmek gerekir ki;
Sosyal medya şirketlerinin içerik kaldırılması bakımından kendi kurallarını uygulamak isteme sebebi, neredeyse her eylemin bir ülke hukukuna göre “hukuka aykırı” sayılabilecek olması. Örneğin, sosyal medya şirketlerinin kendi kurallarına göre ifade özgürlüğü kapsamında kalan içerikler Almanya’da soykırım reddi olarak, Türkiye’de cumhurbaşkanına hakaret suçu olarak, Çin’de komünist rejime muhalefet olarak hukuka aykırılık teşkil edebilir. Ekonomik açıdan bakıldığında sosyal medya şirketleri için platformlarında ne kadar çok içerik paylaşılırsa ve bu içerikler ne kadar uzun süre o platformda kalır ve etkileşim yaratırsa o kadar iyi.  İşte bu sebeple sosyal medya şirketleri, içeriklerin her bir ülkenin hukukuna tabi olmasının sosyal medyadaki içeriklerin çoğunun kaldırılması ve insanların kendilerini sosyal medyaya istedikleri gibi ifade edememesine yol açacağı konusunda endişeli. Bu endişelerinde haksız da değiller. Zira Benjamin Franklin’in de dediği gibi “tüm matbaalar yalnızca hiç kimseyi rahatsız etmeyecek içerikleri basmak istiyor olsalardı, gerçekten çok az içerik basılırdı.” Tüm sosyal medya şirketleri de yalnızca “hiçbir ülke hukukunda hukuka aykırı olmayan içerikleri” yayınlıyor olsaydı, sosyal medyada da gerçekten çok az içerik olurdu. İşte 5651 sayılı kanundaki son değişimle sosyal medya şirketleri artık yalnızca Türk hukuku bakımından kimseyi rahatsız etmeyecek içerikleri yayımlayabilecek. Bu durumun sosyal medyadaki içeriklere ne gibi bir etkisinin olacağını ise ilerleyen günler gösterecek. Bu sebeple, eğer Türkiye hukukuna göre “hukuka aykırı” olarak yorumlanıyorsa, o son tweet’i şimdilik atmamak en mantıklısı.