Novus Yeşil’den herkese merhaba! Bugün 3 Ağustos Salı, saat 10:00. Ne yazık ki Türkiye, son günlerde yurdun çeşitli bölgelerinden gelen yangın haberleriyle sarsılıyor. İnsanlara, doğaya ve ülkemize gelen maddi – manevi zararlar korkunç seviyelere ulaştı. Peki şaşırdık mı? Doğal afetler olduğunda bunları şansa, kadere veya düşmanlara atfetme eğiliminde oluruz fakat doğa, bize uzun zamandır insanların oluşturduğu yükü kaldıramayacağının sinyallerini veriyor. Novus Yeşil’in yayın hayatına başladığı kış aylarındaki kuraklıklar da, belki de bunun bir öncü belirtisiydi.
Bu haftanın konuları;
🔥🔥🔥 Türkiye alev alev
⛈️🌪️ Doğal afetler
🐟 Yanan balıklar
🌊⚡ Kuruyan hidroelektrik
Bülten Editörü,
Yörükcan
GELİŞMELER
Somonlar: 27 Temmuz salı günü Columbia Riverkeeper adında bir çevre koruma örgütü Kuzeybatı Amerika’daki Columbia Nehri’nde somon balıklarının yüksek sıcaklık ve stres sebebiyle diri diri yandığını açıkladı. Sosyal medyadan yayınladıkları videoda (rahatsız edici bulabilirsiniz) balıkların rekor sıcaklıklara ulaşan suyun içinde pişmeye başladıkları gözüküyor. Her sene somonlar, yumurtlamak için okyanustan bu nehre girerek akıntıya karşı yüzüp doğdukları bölgelere gidiyorlar. Küresel ısınma ve barajlar yüzünden nehrin debisinin azalması, su sıcaklıklarını artırarak nesli tükenme tehlikesi olan bu balıklara ölümcül bir darbe vuruyor.
Ticaret: ABD’de demokrat partililer, AB’nin de yakın zamanda gündeme getirdiği tarzda bir karbon ithalat vergisi planlamaya başladılar. Başkan Joe Biden’ın Covid-19’un yaralarını sarmak için açıkladığı 3,5 trilyon dolarlık harcama paketine destek olabilecek bu vergi, yurt dışında iklime zarar verecek şekilde üretilen ürünlerin ithalatına uygulanacak. Henüz senatoya sadece bir öneri olarak getirilen bu mekanizmanın AB ile ortaklaşa geliştirilmesi söz konusu. Çin gibi henüz karbonsuzlaşma yatırımları geride kalmış süper güçlü ülkeler ise bu planlardan memnun olmadıklarını dile getirdi.
Hidroelektrik: İklim Gazetesi’nin Türkçeleştirdiği habere göre Avrupa’da enerji alanında çalışan düşünce kuruluşu Ember’ın son raporunda, Türkiye’de 2021’deki kuraklıkların hidroelektrik üretimini düşürdüğü belgeniyor. Türkiye, hidroelektrik santrallerinin katkısıyla, 2020’nin ilk yarısında toplam üretiminin %50,5’i ile Avrupa’da en çok yenilenebilir enerji üreten 10. ülke oldu. 2021’in başlarındaki kuraklıklar yüzünden ise yenilenebilir elektrik üretimi %39’a düştü ve Türkiye Avrupa’da 18. sıraya geriledi. Her ne kadar ülkede güneş ve rüzgar enerjisi yatırımları devam etse de, kuraklıklar, Türkiye’nin karbonsuzlaşma hedeflerini sekteye uğratıyor.
Çöp ithalatı: Önceki bültenlerimizde de değindiğimiz üzere Türkiye, çöp ithalatını bir yasaklar bir izin verirken, Çin, ülkeye bütün çöp alımlarını yasaklayarak büyük bir değişimi fitillemiş oldu. Oldukça fazla çöp ithal eden Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), geçen günlerde dünyanın en büyük çöp yakma tesisini inşa edeceğini açıkladı. İki yeni tesisin 1,1 milyar dolara mal olması ve ülkenin çöpünün %60’ını yakması öngörülüyor. Bu sayede hem çöp sorunu çözülecek hem de yeni enerji kaynakları geliştirilmiş olacak. Yine de çöp yakımı karbon salınımına sebep olduğu için bu tesislerin pahalı yatırımlarla çevreye verdikleri zararların en aza indirilmesi gerekiyor.
ÇEVRE
Türkiye alevlere teslim, peki doğru soruları soruyor muyuz?
Haydar Kepekçi
Geçtiğimiz haftalarda Türkiye’nin Doğu Karadeniz bölgesinde ve Batı Avrupa’da meydana gelen sel afetlerinin anısı henüz tazeyken yeni bir felaketle karşılaştık; orman yangınları! Antalya’yla başlayan bu süreç bugüne kadar otuzdan fazla şehre yayıldı ve yüzden fazla yangın haberini beraberinde getirdi. Her gün anbean takip ettiğimiz bu üzücü olaylarda hayatını kaybedenlerin sayısı dörde yükseldi. Tatil yörelerine yakın birçok noktada büyük ölçekli yangınların eş zamanlı çıkması sabotaj ihtimalini de akıllara getiriyor. Peki bu bir sabotaj mı ve sabotaj olmasının bir önemi var mı?
NASA’nın düzenli olarak yayınladığı dünyadaki yangınları gösteren haritası konuya farklı bir bakış açısıyla yaklaşma fırsatı sunuyor. Sadece kendi coğrafyamız eksenli düşünmek yerine, daha büyük resmi görmemizi sağlayan bu harita, bize aslında dünyanın birçok bölgesinde eş zamanlı olarak aynı sorunun yaşandığını göstermekte. Bu da yangın felaketlerinin Türkiye’ye özgü sebeplerle değil de yüksek sıcaklıklar ve düşük nem oranları gibi küresel etkilerden kaynaklanmış olabileceğini düşündürmektedir.
Son zamanlarda yaşanan tek doğa felaketinin orman yangınları olmadığını, geçtiğimiz haftalarda yangınların tam zıttı bir şekilde dünyanın sellerle boğuştuğunu hatırlayabiliriz. Sadece Almanya’da sel felaketinde 190 kişi, Batı Avrupa ülkelerinde ise 1000’in üzerinde kişi hayatını kaybetmişti. 1 Ağustos’ta Van’da yaşanan selle beraber, bu felaketin her an hayatımızda olmaya devam edeceğini tekrar görülmüş olduk. Tüm doğal felaketler bir bütün olarak değerlendirildiğinde afetlerin sıklığının artmasının ve zamanlamalarının değişmesinin iklim kriziyle ilgili olduğunu düşünebiliriz.
Küresel felaketler denince akıllara ilk gelen olaylardan biri 2020’de 2 milyon hektardan fazla alanın yandığı Kaliforniya yangınlarıdır. Bu yangınların söndürme çalışmalarında 17 bine yakın itfaiyeci görev almış ve 30’dan fazla insan hayatını kaybetmiştir. Hafızalarda yer eden bir diğer olay ise 2020’de yaşanan ve aylarca süren Avustralya yangınlarıdır. Bu yangınlarda 240 bin insan evlerinden ayrılmak zorunda kalmış, 28 kişi ve 1,25 milyar hayvan hayatını kaybetmiştir. Son yıllarda sıklıkla duyduğumuz orman yangınları bölgesel değil, küresel bir sorundur. Sadece ormanlarla sınırlı kalmayan yangın felaketleri artık insanların yaşam alanlarını da tehdit etmektedir. Şayet kalıcı çözümler bulunmazsa her geçen gün afetlerin vereceği zararlar katlanarak artacaktır.
Peki, bu orman yangınlarının sebebi ne? Uzmanlar küresel ölçekte artan yangınların ana nedenlerini iklim değişikliği ve bilinçsizlik olarak listeliyor. Günün sonunda Türkiye’deki orman yangınlarının sabotaj olup olmadığı yetkililer tarafından belirlenecektir ancak, bu sorunun cevabı çok da önemli değil aslında. Yangınlar her ne sebeple çıkarsa çıksın bir takım temel önlemlerle etkileri en aza indirilebilir. Bu önlemlerin başında ormanlarda ateş yakılmasının ve kampçılığın sınırlandırılması, peçete gibi tutuşması kolay olan maddelerin atılmaması ve çevrenin temiz tutulması geliyor. Kısa vadede atılabilecek bu adımların dışında devletlerin karbon salınımlarını en aza indirerek iklim değişikliği ile mücadele etmeleri ise en etkili ve zaruri önlem.
Sabotaj veya doğal felaket, doğa bize bu yükü artık kaldıramayacağının sinyallerini çoktandır veriyor. Çözüm ise başkalarından medet ummak yerine her vatandaşın ve kurumun üzerine düşen görevleri yerine getirmesi, Türkiye’yi yangınların rahatça mahvedebileceği bir ülke olmaktan kurtarmamız.