Novus Yeşil’den herkese merhaba! Bugün 25 Ocak Salı, saat 10:00. Bu soğuk kış günlerinde taze zamlanmış enerji faturalarımızı almaya hazırlanırken aklımızda hep aynı soru: Enflasyon artışının sebebi ne ve bu kalıcı mı? Bu haftaki bültenimiz Türkiye’nin doğal gaz ve elektrik piyasalarını mercek altına alarak bu soruların yanıtını arıyor.
Bu haftanın konuları;
🔋 Türkiye’nin enerji sorunu
⚠️ Biden tehlikede
🧺 Ölümcül kurutma makinesi
🚚 AB gümrük vergisi
İyi okumalar,
GELİŞMELER
Biden: Amerikan Başkanı Joe Biden, kabinesinde iklim alanında çalışan iki üst düzey ismin yakın zamanda istifa etmeleri ve önemli bazı yasaları geçirememesi sebebiyle oldukça zor bir zaman geçiriyor. Beyaz Saray Çevre Kalitesi Konseyinde (ÇKK) Çevre Adaleti Direktörü olarak çalışan Cecilia Martinez ve ÇKK Halkla İlişkiler Direktörü David Kieve, 7 ve 10 Ocak tarihlerinde görevlerinden istifa etti. Ayrılık sebepleri hakkında açıklama yapmayan ikili, Biden yönetiminin iklim alanında çalışan en popüler ve enerjik elemanları arasındaydı. Ayrılığın sebeplerinden biri yönetimin parlamentodaki anlaşmazlıklar yüzünden kanun çıkaramaması olabilir. Joe Biden, 555 milyar dolar iklim harcaması öngören “Yeniden Daha İyi İnşa Et” kanununu yasalaştıramadığı için partisi tarafından ağır eleştiriler alıyor.
Kılıçdaroğlu: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gençlere yazdığı iklim ve çevre konulu açık mektubunda Millet İttifakı’nın çoğunlukla gençler tarafından doldurulacak bir İklim Bakanlığı kuracağını açıkladı. Yazısında doğayı hiçe sayan mevcut düzenin tüm dünyayı etkilediğini ve özellikle gençlerin geleceğini tehdit ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, tüm canlıların yaşam hakkına saygılı, ekolojik kararları adil ve demokratik olarak alan bir düzenden yana olduğunu belirtti.
Karbon gümrük vergisi: AB Parlamentosu (yasama erki), AB Komisyonunun (yürütme erki) geçen temmuz ayında taslak olarak kendine sunduğu karbon gümrük vergisi üzerinde çok büyük değişiklikler teklif etti. Komisyon normalde verginin AB’nin ithal edeceği demir-çelik, cam, gübre, alüminyum ve elektriğe uygulanmasını istemişti fakat Parlamento bunu organik kimyasallar, hidrojen ve polimerleri de içerecek şekilde genişletmek istiyor. Parlamento ayrıca ithal ürünlerin karbon ayak izinin çok detaylı araştırılmasını, verginin planlanandan bir yıl önce (2025’te) devreye alınmasını ve AB’nin kendi içindeki sanayi kuruluşlarına verdiği karbon vergisi muafiyetlerinin planlanandan çok daha önce- 2028’de- sonlandırılmasını istiyor. Önümüzdeki süreçte Komisyon, Parlamento ve üye ülkelerin müzakereleri devam edecek.
Mikrofiber: Hong Kong City Üniversitesi’nden bir grup bilim insanının yaptığı son araştırmaya göre ortalama bir kurutma makinesi senede 120 milyon mikrofiber parçacığı havaya salıyor. Mikrofiber parçalar kıyafetlerin yıkama ve kurutma aşamalarında aşınmayla kopan ve makinelerin filtrelerinden kolayca geçebilen parçacıklardır. Mikrofiberler dünyanın neredeyse her yerinde bulunur ama insanlar ve hayvanlar üzerinde kötü sağlık etkileri vardır. Bu parçaları ayıklayabilecek bir filtre geliştiren araştırmacılar şimdi bu filtreyi kurutma makinelerine entegre etmeye çalışıyor. Öte yandan araştırmacılar, tekstil şirketlerinin daha dayanıklı ve organik kökenli malzemeler kullanarak çevreye verdikleri zararı azaltmaları gerektiğini belirtiyor.
Türkiye: Enerji ve iklimle ilgilenen düşünce kuruluşu Ember’ın son raporuna göre Avrupa’nın aksine Türkiye’de üst üste üçüncü yıl kömürden üretilen elektrik azaldı. Bunda en önemli etken yükselen döviz kuru ve kömür fiyatları yüzünden ithal kömürün pahalı olması. Yine de 2021’de üretim (104 TWh) 2000 yılına göre 1,7 kat daha fazla oldu. Öte yandan Türkiye’de üretilen elektriğin birim başına saldığı karbon son 20 yılda hiç değişmedi. Aşağıdaki grafikte de görülebileceği üzere, pek çok ülke elektrik üretiminde daha yenilenebilir yöntemlere geçip karbon ayak izini azaltırken, Türkiye yerinde saydı. Bunun en büyük sebebi kuraklığa bağlı olarak hidro enerjinin azalması ve yeni talebin doğal gaz tarafından karşılanması.
ENERJİ KRİZİ
Türkiye’nin Cebimizi Yakan Enerji Krizi
Berathan Imre
Enerjiye olan talep her yıl sürekli artıyor, dolayısıyla elektrik tedariğinde yaşanılan sıkıntılar tüm dünyada enerji fiyatlarını yükseltiyor. Türkiye de, diğer ülkeler gibi, 2021’de elektrik talebini artırdı: 2021’de elektrik tüketimi %7 artarak 327 TWh olarak gerçekleşti, elektrik üretimi ise %9 arttı. Öte yandan yeni yılla birlikte EPDK perakende tek zamanlı tarifeye %130’a yakın zam yaparak halktan büyük bir tepkiyle karşılandı.
Peki bu sıra dışı zammın sebebi ne?
Türkiye’de tüketilen elektriğin yaklaşık %35’i doğal gazdan, %30’u da kömürden üretiliyor. Bu yüzden enerji fiyatlarını büyük ölçüde yakıt maliyetleri belirliyor. Türkiye doğal gaz ve kömürün önemli kısmını ithal ettiği için dolar kuru ve bu yakıtların dolar bazındaki fiyatları oldukça önemli.
Türk lirası, dolara karşı 2020’de %25, 2021’de ise %79 değer kaybetti. Ayrıca Türkiye’de doğal gaz ithalat ve ihracatından sorumlu olan BOTAŞ, 2022 ocak ayında elektrik üretimi amaçlı toptan gaz satış tarifesine %15 zam yaptı. Yapılan son zamla, geçen yılın ocak ayına oranla %290’ın üzerinde artış yapılmış oldu. Elektrik üretimindeki bu maliyetlerin artışı da elektrik fiyatlarına yansıdı. 2021 ocakta ortalama elektrik piyasasındaki fiyat megavat başına 297 lirayken, 2022 ocakta bu 1145 lira oldu.
Peki bu sorun sadece bize mi özel?
Haberlerden de duymuş olabileceğiniz gibi bu, küresel bir enerji krizi. Aslında sıkıntı birçok ülkenin doğal gaz stokunu bitirmesine sebep olan ve nisan ayına kadar süren sert 2020 kışından başlıyor. Sakin havalar nedeniyle düşen rüzgar enerjisi üretimi de cabası. Türkiye’nin yanı sıra Avrupa’da da enerji fiyatları tarihî zirvelerine erişti. Hollanda’daki TTF doğal gaz piyasasında 2021’de fiyatları megavatsaat başına 170 avronun üstünü gördü. 2020’nin ilk yarısında ise fiyatlar sadece beş-altı avro bandındaydı. Bu yüzden de 10 katından daha fazla artan maliyetler kaçınılmaz olarak elektrik faturalarına yansıdı.
2022’de dünyayı ne bekliyor?
Doğal gaz ve kömürün haricinde petrol piyasası da yeni yılda sıkıntılı gözüküyor. 2021’de 67 milyon ton seviyesinde petrol ihraç eden OPEC grubunun önemli bir üyesi olan Kazakistan’daki iç karışıklık ve Libya’da petrol boru hatlarında yapılan bakımlar fiyatları yukarı çekiyor.
Dünyanın en çok kömür ihraç eden ülkelerden biri olan Endonezya, 1 Ocak’ta kömür ihracatına bir aylık yasak getirmişti. Elektrik üretiminde iç talebin artması ve stokların azalmasından kaynaklanan arz sıkıntısını önlemek için alınan bu karar kısa bir süre sonra hafifletildi. Ancak dünya genelinde kömür talebinin yüksek olması fiyatların gevşemesine olanak sağlamadı.
Aralık ayında ise Türkiye’de BOTAŞ, Rusya merkezli doğal gaz şirketi Gazprom ile dört yıl boyunca yaklaşık yıllık 5,75 milyar metreküp gaz alımı anlaşması imzaladı ama fiyatının formülasyonuyla alakalı herhangi bir bilgi verilmedi. Tüm bu sebeplerden ötürü 2022’de de enerji fiyatlarının yüksek olması ve zamların gelmeye devam etmesi dünya genelinde endişe ile bekleniyor. Hatta Citigroup, bu yıl Avrupa’nın son 10 yılın en büyük enerji faturası ile karşı karşıya kalacağını tahmin ettiğini açıkladı.
Sorunun ne boyutlarda olduğunu gösteren bir korkutucu gelişme de son günlerde yaşandı. BOTAŞ, İran’dan alınan gaz miktarının 17 Ocak itibarıyla üçte bir seviyesine düştüğünü, 20 Ocak itibarıyla da sıfırlandığını duyurmuştu. Hane halkına bu krizi yansıtmak istemeyen BOTAŞ, önce sanayide doğal gaz kullanımını %40 kısıtlamaya karar verdi ama 24 saat içinde fikir değiştirerek 24 Ocak’tan itibaren Organize Sanayi Bölgeleri’nde üç gün tam kesinti yapmaya gitti.
Gelecekte neler yapılması gerekiyor?
Dünyadaki artan enerji talebini karşılamak için kullanılan fosil yakıtlar atmosferi kirletmeye devam ediyor. Bu yüzden yakıt fiyatlarının artması, devletleri ve şirketleri yenilenebilir enerjiye yönlendirdiği için olumlu bir yan etkiye sahip. Örneğin 2022’de Türkiye’de YEKDEM (Yenilenebilir Enerjiyi Destekleme Mekanizması) kapsamında toplam 24 GW kurulu güce sahip binin üzerinde santral desteklenecek. Bu, Türkiye’nin toplam elektrik üretme gücünün yaklaşık çeyreğini temsil ediyor. Ancak güneş, rüzgar ve akarsu gibi üretimine müdahale edilemeyen santrallerin çalışması tamamen dış etkenlere bağlı. Bu yüzünden yenilenebilir enerji portföyümüzün hacmini ve çeşitliliğini diğer ülkeler gibi artırmamız gerekiyor. Yoksa 2053 net sıfır salım hedeflerine asla ulaşamayacağız.