İtalya’dan ölü bir kuş, Birleşik Krallık’tan kullanılmış Covid-19 testi, Almanya’dan gübre… bu üçünün ortak noktası nedir? Türkiye’nin hepsini plastik atık adı altında ithal etmiş olması!
Geri dönüşüm için gerekli olan yüksek maliyetler sebebiyle çoğu gelişmiş ülke, geri dönüştürülebilir atıkların tamamını kendisi işlemektense bir kısmını başka ülkelere göndermeyi tercih ediyor.
Üç yıl öncesine kadar atık ithalatının lideri olan Çin, atıkların çevreye verdiği zarar sebebiyle 2018’de tüm ithalatı yasaklamaya karar verdi. Bu karar üzerine gelişmiş ülkeler yüzünü Malezya, Vietnam ve Tayland gibi Güney Doğu Asya ülkelerine çevirdi. Ancak, geri dönüştürülebilir plastik yerine Kanada’dan gönderilen konteynerlerden gazete kağıtlarından bebek bezine envai çeşit çöp çıkması üzerine Filipinler 69 konteyner çöpü Kanada’ya iade etti. Malezya ve Endonezya da dünyanın çöplüğü olmak istemediklerini belirterek atıkları kabul etmemeye başladı. Dolayısıyla gelişmiş ülkeler çöpleri için yeni hedef arayışına girdi. Bunlardan biri de Türkiye’ydi.
Eurostat’ın verilerine göre Türkiye, 2020’de Avrupa Birliği ülkeleri ve Birleşik Krallık’tan, önceki yıla göre %13 artışla, toplam 659 bin 960 ton plastik atık ithal etti. Son 16 yılda ise Türkiye’nin plastik atık ithalatı 196 kat artış gösterdi. Türkiye, 2020 yılında Avrupa’dan en çok plastik atık alan ülke olarak Avrupa’nın plastik atık ihracatının %28’ini karşıladı.
Basel Sözleşmesine göre plastik atıkların ticareti ancak geri dönüşüm garantisi verilirse yapılabilir. Ancak, Türkiye’ye gönderilen bir çok geri dönüştürülemeyen atık, ithalatçı şirketler tarafından yasadışı bir şekilde yakılıyor ya da gömülüyor. Greenpeace, 2019’da İzmir-Kemalpaşa’da yaptığı bir araştırmada bir evin arka bahçesinde, eski bir tavuk çiftliğine ait tonlarca plastik çöp keşfetti. Bu çöpler artık etraftaki tarım arazilerine yayılmaya başlamıştı. Bu şekilde yasa dışı atık sahaları Adana ve Mersin’de de bulunuyor. Greenpeace’in geçtiğimiz Mart ayında yayınladığı bir rapora göre ise plastik atıkların bir kısmı Türkiye’de geri dönüştürülmek yerine yollara, tarlalara ve su kaynaklarına atılıyor veya yakılıyor. Raporda Akdeniz kıyılarında da, Birleşik Krallık’ta üretilmiş bir koronavirüs testi de dahil olmak üzere ithal edilen atıkların sahil boyunca uzandığı ifade ediliyor.
Yani Birleşik Krallık’taki bir tüketici, çöplerini geri dönüşüm için ayrıştırmış bile olsa, o çöp Türkiye’de bir yol kenarında ya da bir tarlada yanarken bulunabiliyor.
Türkiye’de plastik kirliliği üzerine araştırmalar yapan, Çukurova Üniversitesi’nden Doç. Dr. Sedat Gündoğdu, BBC Türkçe’ye verdiği bir röportajda devlet teşviği ile sayısı artan geri dönüşüm tesislerinde nedeni bilinmeyen yangınların artmasına dikkat çekiyor. Sadece 2021’de 40’tan fazla yangın çıkmasının yanı sıra bazı tesislerde 2-3 yangın çıktığını belirten Gündoğdu, Türkiye’de yakılması yasak olan ithal plastik atıkların bu “yangınlar” ile bertaraf edildiğine dair şüpheler olduğunu ifade ediyor. Zira bu atıklar yandığında çevreye büyük miktarda karbon ve mikroplastik salıyor, zehirli olabilecek metallerden pestisitlere kadar çok sayıda kirleticinin havaya ve su kaynaklarına karışmasına yol açabiliyor.
Son dönemde artan tepkilerle birlikte Çevre ve Şehircilik Bakanlığı plastik atıklarla ilgili adımlar attı. Aralık 2019’da kotalı atık ithalatı genelgesi yayımlandı ve şirketlerin ithal plastik kotası %80 olarak belirlendi. 2020’de ise kota %50’ye düşürüldü. Yani yurtdışından getirilebilecek plastik atık miktarı daha da azaltıldı. Geçtiğimiz hafta ise Ticaret Bakanlığı tarafından plastik tüp, boru, poşet, plastik şişe yapımında kullanılan polietilen atık ithalatı yasaklandı.
Ancak son yıllarda denetimsiz artmış olan yasa dışı geri dönüşüm tesislerinin bu düzenlemelerden ne kadar etkilendiği ve düzenlemeyle birlikte gelen yaptırımların ise ithalatçı şirketlere olan etkisi henüz belirsiz.