Avrupa’nın en büyüklerinden olan 12 futbol kulübü, 18 Nisan Pazar günü yaptıkları açıklamada, kendi aralarında Avrupa Süper Ligi’ni kurduklarını açıkladı. Kurucular arasında İngiltere, İtalya ve İspanya’nın en büyük futbol kulüpleri yer alıyor.
Maçların seyircisiz oynandığı, VAR’ın futbolda koca bir yara açmış ve Galatasaray’ın şampiyonluk yarışının gerisinde kalmış olması artık futbol namına bendenize tat vermiyor. Beşiktaşlı dostlarım ise otuz iki diş. Bütün bunlar ışığında son birkaç yıldır iyice tartışılan Avrupa Süper Ligi hususu ise yeniden gündeme geldi. Beraberinde her zaman olduğu gibi, birçok rekabet hukuku problemini getirdi. Gelin hep beraber bakalım.
Avrupa Süper Ligi
Milyar avroluk yayın haklarının ihaleleri, sponsorluk anlaşmaları, birkaç yüz milyon avroluk transferlerin artık doğal karşılandığı, turistik olarak sadece stadyum gezilerinin yapıldığı bir endüstri futbol. Hal böyle olunca, futbolun artık kültürel veya sportif bir yarışmadan öte devasa bir endüstri olduğu yadsınamayacak bir gerçek.
Dolayısıyla, büyüklerin pastadan pay alma yarışı da kızışıyor. Avrupa Süper Ligi’nin kurulması fikri aslında 90’ların sonuna kadar dayanıyor. 1998 senesinde konu gündeme gelince UEFA Şampiyonlar Ligi’nin yapısını değiştiriyor ve konu şimdilik kapanıyor. 2005 yılında Real Madrid’in başkanı Perez bu sefer konuyu gündeme taşıyor. 2016 ve 2018 senelerinde konu gündeme yeniden geliyor. Kulüplerin bu girişimlerinin yegane sebebi ise UEFA tarafından organize edilen Şampiyonlar Ligi’ne alternatif oluşturmak.
Gündemde olan bu projeyi, Covid-19 pandemisinin artırdığı ifade ediliyordu. Planan lig ise, Avrupa’nın en büyük 20 kulübünün yer alacağı, gelirlerin paylaşılacağı ve ligden düşmenin veya çıkmanın olmayacağı bir model. Bu sene başında ise FIFA ve diğer altı futbol konfederasyonu böyle bir oluşuma izin vermeyeceklerini açıklamıştı. Girişim UEFA’yı korkutmuştu ki, Şampiyonlar Ligi’nde kural değişikliklerine gidilmesini teklif etmişti. Ancak, 18 Nisan Pazar günü yapılan açıklamaya göre aralarında Real Madrid, Barcelona, Manchester United ve Juventus gibi kendi liglerinin en köklü ve zengin takımlarının bulunduğu 12 futbol kulübü, Avrupa Süper Ligi’ni kurduğunu açıkladı. Kurulan ligde Almanya ve Fransa takımları ise bulunmuyor.
Avrupa Süper Ligi ve rekabet hukuku
Avrupa Birliği rekabet hukuku uyarınca, piyasada tekel durumunda bulunan teşebbüsün bu tekel halini kötüye kullanması yasak. Futbol yönünden ise FIFA’nın en tepede olduğu ve Avrupa futbolundan sorumlu UEFA’nın bir aşağıda olduğu piramit sistemi mevcut. UEFA’nın statüsünün 49. maddesi ise UEFA’nın, uluslararası müsabaka organize veya feshetme konusunda tek yetkili olduğunu ifade ediyor. Dolayısıyla, UEFA, Avrupa futbolunun organize edilmesi noktasında tekel pozisyonunda ve Avrupa Birliği Adalet Divanı da kararlarında bunu kabul ediyor. Bu durumda UEFA’nın, Avrupa Süper Ligi’ni reddetmesi ve yaptırımlar uygulaması halinde rekabet soruşturması ile karşılaşması mümkün. Bu soruşturmada ise UEFA’nın, Avrupa Süper Ligi’ni reddederek Avrupa futbolundaki kamusal ve genel menfaati koruduğunu ispat etmesi gerekecek. Bunun dışındaki savunmaları ile kabul edilmeyecektir.
Peki ya futbol kulüpleri?
Avrupa Birliği rekabet hukukunun tekeller haricinde başka bir ayağı da rakiplerin bir araya gelerek rekabeti sınırlaması. Avrupa’nın büyük futbol kulüplerinin rakip olduğu şüphesiz. Nitekim hepsinin amacı rakiplerine karşı avantajlı skorlar alıp kupa kazanmak bu sayede sponsorluk ve reklam başta olmak üzere gelirlerini artırmak. Bu açıdan bakıldığında Avrupa Süper Ligi uyarınca en büyük kulüpler kendi liglerini kuracaklar, gelirleri ortak paylaşacaklar ve diğer kulüpleri aralarına almayacaklar. Birkaç tane çimento şirketinin bir araya gelip aynı şeyi yapması rekabet hukuku ihlali iken, futbolda bunun olamayacağını düşünmek için herhangi bir sebep yok. İlaveten, kendi kurdukları “elit” ligde bulunarak gelirlerini katlayacak olan bu dev kulüplerin, dönüp kendi liglerinde artık kelimenin tam anlamıyla rakipsiz olacağı da şüphesiz. İş hem Avrupa Birliği hem de ulusal lig seviyesinde rekabet hukuku anlamında sorunlu.
Sonuç olarak
Avrupa futbolu bir karar vermek durumunda. Avrupa futbolunu yönetecek tekel UEFA mı olacak, yoksa büyük kulüpler mi tekelleşip futbola yön verecek? Peki ya biz futbol ilgilileri? Gittikçe endüstrileşen ve tekelleşen futbolumuza erişim için ödediğimiz ücretler yükselince 90 dakika Messi – Ronaldo izlemiş olmak bizi gerçekten tatmin edecek mi?